▼
31 Temmuz 2013 Çarşamba
31 Temmuz 2013 - Astrolozi
Dün akşam 18:57'de boşluğa giren Ay; bugün 18:41'e kadar boşlukta kalacak. Ay boşlukta ilerlerken, kayda değer bir açı yapmadığı için yeni başlanan işlerde de belirsizlik, sonuçsuzluk, kararsızlık öne çıkabilir. Tavsiyem yeni girişimlere değil, elde süre giden işlere eğilmeniz. 18:41'de Ay, boşluktan çıkarak, İkizler burcuna geçecek. İletişim, bilgi, merak, hızlı düşünce oldukça öne çıkacak. Neşe ve muhabbet bizi kolayca etkileyebilir bu akşam. Fakat bazen şeytana uyup dedikodu yapabileceğimiz, ya da alaycı bir tutum takınabileceğimiz ve olduğumuz yerden çok çabuk sıkılabileceğimiz saatler yaşayabiliriz.
Dün oldukça etkili olan, Venüs ve Pluto üçgen açısı, bugün de etkisini sürdürüyor; özel ve sosyal ilişkilerde bağlar kuvvetleniyor, yeniden yapılanıyor, hatta, bazı haritalarda maddi gelir ile ilgili güzel değişimler oluşmakta. Aşkta yoğunluk, tutkular oldukça güçleniyor.
Gece çok geç saatlerde Ay, geri giden Neptün'e bir kare yapacak, neyse ki oldukça geç saatlerde. Hayalleri ve hafızadaki birikimleri ön plana çıkaran bir görünüm, bazı eski bakış açıları, önyargılar, şartlanmalar, gerçeklerden daha önemli bir duruma gelip, kafa karıştırıcı, huzur kaçırıcı olabilir. Alkol için pek uygun saatler değil, ters etki yaratabilir. Basit şeyleri bile problem etmeye meyilli bir ruh halinde olacağımızdan, sizler lütfen en iyisi erkenden yatıp uyuyun..
Twitter: @Astrolozi
30 Temmuz 2013 Salı
Ruh Yarısı / Öteki Tek - Şefkat Değer Leblebici (Şifa Perisi)
Tek bir küre, bir ışık küresi. Zerreleri birbirinin içinden, iç içe geçerek oluşmuş bir küre. Biz, bu kürenin bilinciyiz. Bir kürenin içinde, iki olduğumuzun bilinci, ikinin birliğiyiz, birlikteliğiyiz. Şimdilik bütünüz, şimdilik bir. Üzgünüz, ayrılmak istemiyoruz, ayrılığın acısı ile yanmak istemiyoruz, ayrılığın acısı ile bedene bağlanmak istemiyoruz. Ayrılığın boşluğunu bedenle doldurmak istemiyoruz. Ama başladı, ayrılık başladı. Ayrılığın dağılımı başladığında, tam bir kürenin içindeki zerreler iki yana doğru ayrılarak yoğunlaştılar. Tam ışık küreleri ikiye bölündü. Bizde öyle olduk. Birazdan bölünme tamamen bitmiş olacak ve beden olduğumuzda birbirimizi dünyada bürüneceğimiz beden görüntüsü ile göreceğiz.
Biz bölündük iki yana, bölünürken her şey yeniden bölündü, defalarca bölündü kendini yeniden yaratmak için ve en nihayetinde bize döndü. En başındayız, en baştayız, o ve ben. Oluşum tamamlandı. Bir kez konuşma hakkımız var, ilk ve son kez. Az sonra olacak olan için hazırız, bekliyoruz. Zaman var artık ve zaman akmaya başladı. An sonra olacak olan bedeni tanımamız, bedeni bilmemiz. Beden içindeki bilincimizin sınavına hazırlanıyoruz. An sonra olacak olan, geri döndüğümüzde buradaki ışık küremizin daha büyümesi, bilincimizin zerrelerinin daha parlayabilmesi için beden boyutuna geçmemiz. Bunu ikiye bölünüp ayrı bedenlerde tamamlamamız, beraber başarmamız gerekiyor. An için hazırlanıyoruz, artık bundan sonra bizim görevimiz an’ı yönetmek.
Hatırlamak için karşılaşacağımız zamandaki bedenin yansıması ile görüyoruz birbirimizi. Uzun boylu geniş omuzlu, yakışıklı bir erkek o. Esmer teni ve siyah saçları var. Gözleri de siyah, gözlerinin siyahı anlamlı, gözlerinin siyahı bana burayı anlatacak, onun gözlerine baktıkça burayı ve ona ilk bakışımı hatırlayacağım. Elleri ile siyah ve uzun saçlarıma dokunuyor. Ellerini uzattığında avucunun ortasında bir ben görüyorum, onun avucunun tam ortasında. Eğilip bu beni öpüyorum.
“Sen beni hatırlayacaksın, ilk önce sen hatırlayacaksın”
“Seni bu beninden tanıyacağım”
“Sen beni tanıdığın zaman, sana bu elimi uzatacağım”
“Burada yaşadığımız her şeyi unutacağız, her şeyi orada hatırlamak için burayı unutacağız.”
“Dayanma gücü sana verildi, sabır sende daha yoğun”
“İkimizin sabrını da ben yaşayacağım”
“Ne yaparsam yapayım, gitme”
“Ne yaparsan yap, gitmeyeceğim”
“Tanımak ve anlamak sana verildi, direnç sana verildi. Sen tanıyıp anladığında beni de değiştireceksin, sen vazgeçmedikçe ben de değişeceğim”
“Ve değiştiğimizde buraya geri geleceğiz”
“Korkularınla savaşmayı öğreneceksin, savaşın sonunda korkularınla barış yaptığında mekanizma işleyecek”
“Sen korkularımla savaşmam için gerekenleri yapacaksın, canımı acıtacaksın, ağlatacaksın, bana korkularımı fark ettireceksin”
“Aldırmayacaksın, unutma aldırmayacaksın”
Çok heyecanlıyız, başarmak istiyoruz, Birazdan bu görüntülerde kaybolacak, konuşuyoruz, lisanımızda ne düşünürsek anında aktarım var, çünkü gizlimiz yok, birbirimizden saklayacağımız hiçbir şey yok.
“Ben duygusalsam sen akılcı olacaksın, ben sabırlıysam sen vurdumduymaz olacaksın”
“Ruhun sakin olmalı ki ben sakin olmalıyım.”
“Ruhum nerede olduğunu bilmeli, kim olduğunu bilmeli”
“Ruhun bildiklerini unuttuğu için çırpınacaktır. Çırpındığında korkup benden kaçmamalısın”
“Ne yaparsan yap senden kaçmamalıyım”
“Öfkeyi tadacaksın, kızgın olacaksın, yalanlar söyleyip yalanlar yakalayacaksın”
“Hepsini geçmem gerek, hepsini seni bulmam için geçmem gerek”
“Öfkeyi sağaltmayı bildikçe, sen sevgiyle bana bağlanacaksın, öfkeni sağalttıkça buranın birliğini daha çok hissedeceksin”
“Zihin ayağımızı kaydırmaya çalışacak, zihnin ayağımızı kaydırdıkları başaramadığımız sınavlarımız olacak”
“Zihin ayağımızı tekrar kaydırdığında o sınavları tekrar yaşayacağız”
“Hasret çekeceksin”
“Hasret olacağım sana”
“Gördüğün bütün bedenleşmiş ışıklar yarım bilincini arayacak, aralarından beni bulup, tanıyıp seçeceksin”
“Gördüğüm bütünler arasında senin kokunu tanıyacağım”
“Benim kokum şu an’ın buranın kokusu olacak”
“Vazgeçmen için her şeyi yapacağım”
“Tutmayı ve kalmayı öğrenmeliyim”
“Sevmenin kendini sevmek demek olmadığını öğreneceksin”
“Seni sevdiğimde zaten kendimi de seveceğim”
“Sevmenin kendini sevmekle değil acı çektireni sevmekle başladığını anladığında acı kaybolup saf sevgiyi hissedeceksin”
“Saf sevgiyi ben yaşattığımda sen de karşı koyamayacaksın, çünkü salt sevgi karşılıksız sevgi sana burayı hatırlatacak ve bana her seferinde tekrar tekrar geri döneceksin”
“Zaman geçecek zamana direneceksin, zamanın sevgini yok etmesine direneceksin”
“Zamanın unutkanlığına uymayacaksın”
“Burayı hatırlatan her şeyin peşinden tutkuyla koşacaksın”
“Her yerde ve her şeyde seni arayacağım”
“Neyi aradığını anlamadan arayacaksın, kendini içinde hissettiğin boşluğun ne olduğunu anlayamayacaksın”
“Kendimi içinde hissettiğim boşluğun ışık küremin yarısının yokluğu olduğunu anlamayacağım”
“Beni gördüğünde hatırladığın tamamlanmışlık duygusu olacak”
“Ya sesin?”
“Kelimelerim algına hitap etse de kelimelerimin tınısı hep burayı hatırlatacak”
“Suskun kelimelerin ardındaki sesi bulmaya çalışacağım”
“Ben sana yardım edeceğim, hatırlaman ve beni tutman için yardım edeceğim, sen başardığında ikimiz için başarmış olacaksın”
“Bilincin ne ise kaderin o olacak, senin kaderin benim kaderimi oluşturacak”
Soru sormuyorduk, her şeyi biliyorduk, dünyada unutacağımız her şeyi burada biliyorduk. Onunla olmak tarifi imkânsız bir sevgiydi, tarifi imkânsız sevgi varlığımızın nedeniydi. Sevgimiz tarifleri oluşturacaktı, sevgimiz sevgiyi yeniden tarif edecek, yeniden tanımlayacaktı. Çıplak ayaklarını görüyorum. O ve ben çıplak ayaklarımızla yan yana, büyük ve alabildiğine sonsuz bir bahçede, ilk ve son kez yan yana konuşmadan yürüyoruz. Koyu türkuaz derin çağlayanların yanından geçerken üzerimize serpilen su damlaları ile ıslanıyoruz, o benim ıslak saçlarımı öpüyor, ben onun yüzüne sıçrayan şelale damlalarını siliyorum.
“Sen iyiysen ben kötü olacağım”
“Kötüysen iyi olacağım”
“Akılsan sen, ben duyguyum”
“Suskunsan ve sakinsen, dilin olacağım”
“Sen bana ve ben sana dönüştüğümüzde yine burada olacağız”
“Senin suskunluğunda sabretmeyi öğreneceğim”
“Sabretmeyi öğrenmek bizi buraya bir adım daha yaklaştıracak”
“Unutma, senin başarman için yardım edeceğim ve sen başarmış olduğunda ben de başarmış olacağım”
Gitme zamanımız geldi, kabul ettiğimiz bedenlerimizi deneyimlime vaktimiz geldi. Ayrılığı hissediyoruz ikimizde, yüreğimizi yakan ayrılığın acısını. Bu acıyı, bu yakıcı ayrılık sızısını dünyada yaşayıp nedensiz bir boşlukta bulacağız kendimizi. Bu pervasız boşluk, daldan dala konduracak, yürekten yüreğe, hırsımızı diğer bedenlerden çıkaracak ya da boşluğu doldurduğumuzu düşünerek diğer bedenlere katlanmayı seçeceğiz. Tuzak dolu orası, gizli tuzaklar. Şehvet ve maddiyat peşinde koşmayı seçmek, ihtirasın garip girdabı… Gitme vaktimiz kaybolma ve yok olma vakti. Kaybolduğumuz yer burası ve buraya yeniden geri gelebilmek için dünyada kaybolmaya gidiyoruz. İkimizde bir annenin kollarında uyanacak, ağlayacak ve sevildiğimizi bildiğimizde susacağız. Artık duygularımız var, gözyaşlarımız, kalp çarpıntılarımız, kavrayan ve tutan ellerimiz, hisseden tenimiz var. Hepsi birer hatırlatıcı, duygularımızın hepsi burayı tekrar tekrar hatırlatan aracılardan başka bir şey değil. Ve duygularım var olduğunda ben burayı, onu unutuyorum.
BAŞARANLAR MECLİSİ - 20.Bölüm - 2010, Kemerburgaz , Şefkat Değer Leblebici.
KALP GÜÇLENDİRİCİ TONİK:
Alıç yaprakları ve meyvesi 1 çorba kaşığı Melissa yaprakları 1 çorba kaşığı
Uygulama:
Bitkiler bir kavanozda çalkalanarak karıştırılır. Karışımdan 2 tatlı kaşığı alınarak üzerine 150 ml. kaynar su ilave edilir, fincanın üzeri kapatılarak 10 dk. Beklenir. Arzu ederseniz bal ilave edilerek tüketebilirsiniz.
*Kan sulandırıcı ve tansiyon ilacı kullanan kişiler için uygun değildir.
Şifa hep sizinle Olsun!
Twitter: @SifaPerisi
28 Temmuz 2013 Pazar
28 Temmuz - 3 Ağustos 2013 Haftası ve Burçlar
Koç ve Yükselen Koç:
Bu hafta maddi konulara, ortak gelirlere, kredi, borç, burs, primlere özellikle dikkat, amacınızı aşmazsanız, güzel destekler gelecektir, düşünmeden hareket etmeyin. Biri sayesinde itibarınız artabilir, yardım alabilirsiniz. Hafta oldukça hareketli geçecek. Harika fırsatlar önünüze çıkabilir Duymak istediklerinizi duyabilirsiniz, iş onları farkedip eyleme geçmekte.
Boğa ve Yükselen Boğa:
Hareketli bir hafta, bir süredir düşüncelerinizde netlik yoktu. Ancak bundan sonra yoğun görüşmeler söz konusu, bu şekilde büyük bir kariyer fırsatı yakalayabilirsiniz. Önümüzdeki günlerde iletişim, medya, yurtdışı ilişkiler, yakın akraba ana başlıkları öne çıkacak. Finansal konularda bazı haberler kapıda. Aşk ve çocuk konıuları da masaya yatırılabilir, olayları fazla didiklememekte fayda var.
İkizler Ve Yükselen İkizler:
Gökyüzünün enerjik görünümü size, haydi harekete geç diyor Bu aralar işleri ertelemek yerine, start düğmesine basmak daha doğru, biraz cesaret, fedakarlık gerek. Sosyal çevreniz ile tartışmalara girmeyin. Hane ile ilgili güzel gelişmeler, yenilenmeler söz konusu. Artık tatil zamanı ayrıca, iletişim, yakın akrabalar, seyahatler, eğitim konularında harcamalarınız olabilir. Sizler için kendinizi iyi hissedebileceğiniz güzel bir hafta olacak, keyfini çıkarın. Kredi, sigorta, ortak gelirler konularında titiz davranın..
Yengeç ve Yükselen Yengeç:
Beklenmedik sürprizlere, gelişmelere açık olun. Mars size enerji ve iş konularında müthiş bir destek verecek, hele ki Jüpiter ile birlikte, güç sizinle.. İkili ilişklierde tartışmalara mahal vermeyin. 28 Ağustos 2014'e kadar harika gelişmelere tanıklık edeceksiniz. Aşk, çocuklar, yetenekler konusunda, güzel kalıcı değişimlere açık olun. Gönlünüzde yatan neyse, çok uzakta değil. Yakın çevreden de destek var, bu görünüm ev bile aldırabilir. Temellerinizi iyi atın..
Aslan Ve yükselen Aslan:
Ev ve aile konularından bir süredir çok çekiyorsunuz. Artık silkelenme ve kendine gelme zamanı. Görüşmelerinizin özel kalmasını sağlayın, dedikodulara mahal vermeyin. İş ve günlük yaşamda bu gökyüzü hareketleri size yeni kapılar açabilir, aman sağlığınıza, özellikle mide ve kemik problemlerine dikkat. Aile içinde, bazı konular açıklığa kavuşturulacak ve maddi konularda bazı gelişmeler yaşayacaksınız Hukuk, medya, iletişim konularında aksiliklere dikkat..
Başak ve Yükselen Başak:
Bir süredir, yakın akrabalar, iletişim, seyahat ve eğitim konularında sıkılıyorsunuz. Ancak artık bilinciniz size doğru ve kalıcı adımlar attıracak. Bilincimizi öne çıkarmamız gereken zamanlar, sosyal çevre ve arkadaşlıklar oldukça hareketli, aşk, yetenekler ve çocuklar konuları yeni gelişmelere açık, yeni umutlarınız var. Kafanızı yeni ev hayalleri süslüyor olabilir. İkili ilişkilerde agresyona mahal vermeyin. Eve yatırım yapmak, evlenmek için uygun zamanlar, artık ileriye bakma günleri...
Terazi ve Yükselen Terazi:
.Maddi konularda son aylarda oldukça fazla sıkıldınız.. Ama bu hafta kariyer destekli güzel haberler alabilirsiniz. Yatırım yapma ihtiyacı doğabilir. Lütfen hane ve iş arasındaki dengeyi bozmayın. Zorluklar veya ulaşılması zor duran istekler gerginlik yaratabilir. hiç alışık olmadığımız bir şeyler yapabilir, etrafınızı şaşırtabilirsiniz, hana önce denenmemişi isteyeceksiniz.İkili ilşkilerde agresyondan uzak durun..
Akrep ve Yükselen Akrep:
Çok çektiniz be Akrepler.. Neyse ki, biraz nefes alacaksınız. Ailenizin yanınızda olduğunu hissedecek, kariyer yolunda kalıcı ve güzel değişimler yaşayabilirsiniz. Seyahatler, yurtdışı bağlantılar, yakın akrabalar, medya, eğitim, hukuk konularında ciddi hareketler söz konusu Sağduyulu davranıp sakin kararlar verin. Nişan, evlilik ve bebek planları kafanızı yorabilir. İş ortaklığı konusunda görüşmeler yapabilirsiniz. Finansal fırsatlarda sınırlarınızın dışına çıkmayın, Sağlık ve evcil hayvanlar konusunda harcamalar yapabilirsiniz..
Yay ve Yükselen Yay:
Bu hafta, beklemediğiniz bir görev üstleneceksiniz. Büyük düşünmekte fayda var. Ortak gelir, kredi, sigorta, burs konularında gelişmeler var. Ummadığınız şekilde gelir elde edebilirsiniz. Lütfen hesaplarınızı dikkatli yapın. Aileniz ile ilişkileriniz artacak. Bu hafta yaşadıklarınız, sizi uzun süre etkileyebilir. Hane ile ilgili güzel ani değişimler kapıda. Ev satın alabilir, yaşam alanı değiştirebilirsiniz. Seyahatler, eğitim, medya, internet, yakın akrabalar, hukuk, öne çıkacak konular.Çocuklarınız varsa, tartışmaya girmemeye çalışın..
Oğlak ve Yükselen Oğlak:
Olmayacak işlere bel bağlamayın, fazla dağılmayın. Kafanızı netleştirmenizde fayda var. Sosyal çevreniz ile ilgili son aylarda zor dönemler yaşadınız. Bu hafta bu konularda biraz tamirat fırsatı yaratılabilir. Bazı kırgınlıklar çözülebilir. Ortak gelirler, krediler, primler bu hafta öne çıkacak konula, lütfen amacınızın dışına çıkmayın, aksi halde geri ödemelerde zorlanabilirsiniz. Yurt dışından misafir gelebilir ya da yeni bağlantılar yapabilirsiniz. Yeni bir eğitim programı ya da işinize bir medya desteği gelebilir. Hane içinde ve otorite figürleri ile tartışmalara girmeyin.
Bu haftaki enerjiler, iş yerinizi, fiziksel olarak çalışma alanınızı ve size yardım edenleri hareketlendiriyor. Sağlığınıza ve varsa evcil hayvanınıza bu hafta özen gösterin. Kariyer veya hane konularında son aylarda zorlanmış olsanız da bu hafta güzel kalıcı değişimler söz konusu. İkili ilişkiler, ortaklıklar ve evlilik konuları öne çıkacak. Ana başlıklar, ortaklaşa gelirler, kredi, miras, sigorta, burs ve prim konularında sürprizler yaşayabilirsiniz.Yakın akrabalar ile tartışmalara girmemekte fayda var..
Balık ve Yükselen Balık:
Ortak gelirler konusunda bir süredir sıkıntı çekiyorsunuz. Bir kısmınız ciddi sağlık problemleri ve operasyonlar geçirmiş olabilirsiniz. Biraz nefes alma zamanı simdi. İkili ilişkiler, ortaklıklar ve evlilik konularında güzel gelişmeler yaşayacaksınız. Ev ve iş arasında kalmış olabilirsiniz. Lütfen dengeyi iyi kurun. Ev veya hane için yatırım ve yenileme harcamaları gündeme gelebilir. Hesabınızı iyi yapın. Aşk, yetenekler, eğlence ve çocuklar öne çıkacak konular. Harcamalara dikkat...
Twitter: @Astrolozi
28 Temmuz 2013
Ay tüm gün hareketine Koç burcunda ilerleyerek devam ediyor. Kendimizi hareketli, biraz sinirli, aceleci ve enrjik hissetmemiz oldukça mümkün. İnadımız bugün bizi çabuk öfkelendirebilir ve taktikten yoksunluğa başımıza iş açabilir Bir şeylere karar verip ve sonucunu düşünmeden o anda yapmak istemek.. Bugünün ana konusu olabilir. Sürekli hareket halinde olmayı isteyecek belki fazla enerjimizi spor yaparak atmak isteyeceğimiz bir gün. Sabah çok erken saatlerde Ay, Merkür'e sert bir kare yapacak, neyse ki çok erken saatlerde, zira bu açı ilişkilerde kritik saatlere işarettir. Hisler ve duygular mantığın esiri olacağından onuşmalar sert olacaktır. Mümkünse bu saatlerde uyumaya devam edin, malum bu saatler oldukça erken saatler.. ve probleminiz olabilecek olan kişilerden uzak durun. Ters giden ilişkiler, bu saatlerde daha da tersleşebilir hatta sizinle sorunu olan kişiler kırıcı bir dille karşınıza çıkabilir. Bu saatlerde, duygusal ve fiziksel rahatlama yapmak ve olayları akışına bırakarak, söz ve davranışların üzerinde fazla durmamaya çalımak en iyisidir.
Bugün etkileri daha evvelden başlayan sert açılar var.. Mars - Jüpiter karşıtlığı, Güneş - Satürn karesi ve yavaş yavaş kıvamına gelen Venüs - Jüpiter olumlu açısı.. Oldukça agresyon verici, kısıtlayıcı ve engelleyici enerjiler.. Ama iki iyicil gezegenin birbirlerine uyumlu bir açı yapmaları etkileri biraz olsun yumuşatabilir. Mars ve Jüpiter'in birbirlerine bakmaları, rakiple karşı karşıya kalma durumu gibidir, karşınızdakine karşı buyurucu olmaya, zorbaca davranmaya ve limitlerinizi aşmaya itebilir, özgürlüğünüzü kısıtlayan şeylerle uğraşmak bizi biraz sinirli yapabilir, ama bu durum kendimizi ve yapmak istediğimiz şeyi fark etmemize yardım edebilir. Güneş ile Satürn arasındaki etkis ise, kendimizi kısıtlanmış ve rahat edemez şekilde hissedebiliriz. Yapmamız gereken işi veya gitmemiz gereken yere gitmek içinizden gelmez. İnsanların bize engel olduğunu, işlerimize burunlarını sokturklarını düşünerek onlarla birlikte olmak istemeyebiliriz, genellikle aldığımı tavır oluşları tam değerlendirmeden verilmiş yanlış kararların neticesidir. Aslında kimsenin ters davrandığı yoktur, biz kendimize negatif enerji ile bu hali yaratıyoruzdur. Gerek fiziksel gerekse psikolojik enerjinin düşün olduğu birkaç gün geçireceğiz, tek ümidimiz Venüs ile Jüpiter arasında yapıcı enerjilerin etkili olacağı güzel etkili açı.
Gelelim Türkiyem'e.. Oldukça kuvvetli enerjiler üzerimizde Transit Güneş'in Güneş'imize karesi, ki bu transit Güneş'in tepemizdeki transit Satürn'den de malum sert açısı var, otorite figürlerinin oldukça kısıtlayıcı engelleyici etkilere maruz kaldığını gösteriyor, yakın bölgelerdeki sorunlar bizi oldukça zorluyor. Yükselen'imiz üzerindeki Jüpiter ve Mars ise bizi iyice zorluyor, ki hen transit Pluto hem de kendi Pluto'muz olayın içinde, artık köklü değişim isteği devrede. Genelde olduğu gibi ümidimiz alınacak ortak kararlarda..
Twitter: @Astrolozi
27 Temmuz 2013 Cumartesi
Davut Yıldızı - Astrolozi
"ED tamgası Ön-Türkçe’de “ Var Etme, yaratma” anlamına gelir. KÜN-EKİ ( GÜN-AY, Güneş ve Ay ) sembolü içiçe, tersyüz iki üçgendir. Altı köşeli yıldız ( Hexagram ) olarak da bilinir.Bu şekli İdil-Oral ve Alplerde Kamunlar vadisinde, şu şekillerde görürüz.
EDİN-ER, EDİN-İR, DİNGİR, TENGİR, TENGRİ, TENRİ ve TANRI değişiminden geçmiştir. EDİN-ER, Sümercede TANRI demekti. Sonraki bin yıllarda DİNGİR de aynı anlamda kullanılmıştır.
EDİS kelimesi, M.Ö.3000’lerde Ege bölgemize ve Yunanistan’da varlık gösteren ve Ön-Türk olan Pelasglar’da Tanrı anlamına gelirdi. I O = ED IS ONG = Yaratma Başarısı = Yaratan demekti.
EDİS kelimesi, M.Ö.3000’lerde Ege bölgemize ve Yunanistan’da varlık gösteren ve Ön-Türk olan Pelasglar’da Tanrı anlamına gelirdi. I O = ED IS ONG = Yaratma Başarısı = Yaratan demekti.
Ön-Türkçe’de UÇU-EKİ tanımlanır. “Gök İkilisi” anlamına gelir. M.Ö.3000 yıllarında Ortadoğu’ya indiği sanılmaktadır. Aslı bilinmediği fakat kutsal sayıldığı için İslamiyet’te Mühr-ü Süleyman, Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta Davud’un Yıldızı ( Star of David ) olarak bilinir. Selçuk ve Osmanlı sanatında, çiniler, tabaklar, sahan ve siniler üzerinde, tahta ve tavan süsleri arasında çok sık kullanılmıştır..
MÜHR-Ü SÜLEYMAN, Yüce ALLAH’ın CELÂL ve CEMÂL sıfatlarını sembolize eder. Bu yüzden Gök ikilisi, yani iki ilahi vasıf açıklaması son derece yerindedir. Kur’an’da anlatıldığına göre, Hz. Süleyman bu MÜHÜR’ü yüzüğünde taşırmış. O yüzüğe sahip olduğu sürece de kuşların, Karıncaların dilini anlar, cinlere hükmedermiş. Bir gün cinlerden biri bu yüzüğü çalmış, SÜLEYMAN da bu kudretini kaybetmiş.
Altı köşeli yıldız, bugün dünyada İsrail bayrağı ve Yahudi sembolü diye bilinmektedir. Yahudiler’in altı köşeli yıldız’ı kendilerine sembol ve bayrak yapmaları, Musevi Hazar Türkleri’nden dolayıdır. Bilindiği gibi Dünya Musevilerinin yarısından çoğunu Hazar Türkleri’nin soyundan gelenler oluşturmaktadır. (Bakınız: Arthur Kostler, 13. Kabile, Ansiclopedia Judaica) İsrail bayrağına mavi renkte işlenmesinin sebebi de, mavi rengin hemen hemen bütün Türk boylarında Tanrı’ya işaret etmesidir ( Gök rengi ).
İstanbul'daki yüzlerce yıllık tarihe sahip pek çok caminin tavan, duvar ve cam süslemelerinde de Mühr-ü Süleyman deseni bulunmaktadır. Mühr-ü Süleyman, metal, ahşap, mimari, dokuma gibi pek çok dalda nakış amaçlı kullanılmıştır. Taş, ağaç, cam, kağıt vb. satıhlarda merkezî motif niyetine kullanılmıştır. Osmanlılar'da ise başta hamam kubbe delikleri olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, padişah gömlekleri, sancaklar, anıtlar ve kemer kilit taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda, mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde, giyim eşyaları ve takılarda kullanılmıştır.
Aslında altı köşeli yıldız, Yahudiler'den ve İsrail Devleti’nden çok önce, bizde Anadolu’da kullanılmıştır. Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlılar'ın eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında sık rastlanır.
Antalya ve çevresine yerleşen Teke Türkmenleri'nden dolayı bu bölgenin adı Teke Sancağı olarak isimlendirilmiş ve 14 Mayıs 1373'te Teke Beyi Mehmet Bey, Antalya burçlarına beyaz zemin üzerine kırmızı altı köşeli yıldız ve uçlarında Müslüman Türk'leri de betimleyen altı adet hilal ekleyerek ve bayrak ucunda kutsallığı ve göksel ışığı betimleyen çift şerit eklenmiş Hazar Bayrağı'nı asmıştır.
Barbaros Hayreddin Paşa’nın, Beşiktaş’taki Deniz Müzesi’nde bulunan sancağının en üstünde "Allah'tan bir yardım ve yakın bir fetih vardır. (Ya Muhammed) Mü'minlere müjde ver" (Saff Suresi 13.) ayet-i kerimesi bulunmaktadır.
Ortasında bulunan kılıç ise Zülfikar'dır. Zülfikar, Hz. Muhammed (S.A.V)'in damadı ve evliyaların pîri olan Hz. Ali'nin çatal şeklindeki meşhur kılıcının adıdır.
Hayreddin Paşa'nın sancağında, Zülfikar'ın yanındaki "beyaz el" ise "Pençe-i Âl-i Aba"yı yani Hazreti Muhammed (S.A.V.), kızı Hz. Fatma (r.a.), damadı Hz. Ali (r.a.) ile torunları Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.) olmak üzere 5 kişiyi temsil eder.
Sancağın dört köşesinde, 4 Büyük Halifenin ; Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin mübarek isimleri bulunmaktadır.
Sancağın alt ortasındaki iç içe iki üçgenden oluşan yıldız şeklindeki Hz. Süleyman (A.S.)'ın mührü ise geçmişte yaygın olarak kullanılan ve Mühr-ü Süleyman olarak bilinen Rahmani bir simgedir.
Dünyanın çeşitli bölgelerindeki altı köşeli yıldız kullanımlarını görmek için: http://star-of-david.blogspot.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
İçinde bulunduğumuz günlerde gökyüzüne baktığımız zaman, Oğlak burcundaki Pluton’un Yengeç burcundaki Güneş ve Jüpiter’e olan karşıtlığına, Koç burcundaki Uranüsün T karesini görüyoruz, öncü ve köşe noktalardaki burçlardan olan zorlu T kare, istekleri koşulları zorlayarak yaptırma dinamiği veriyor. Diğer yandan, su gruplarındaki büyük üçgene (Yengeç burcundaki Jüpiter-Güneş kavuşumu, Akrep burcundaki Satürn, Balık burcundaki Neptün-Chiron) oğlak burcundaki Plutonun katılımıyla oluşan Uçurtma kalıbı, duyguların ateşlenmesiyle tetiklenen başarıyı gösteriyor. 23 Temmuz’da Yengeç burcunda Marsın Jüpiter’le olan kavuşumuna Başak burcundaki Venüs 60 derece açıyla destek vererek Davudun Yıldızının ilk dört altmışlığını yapılandırıyor ve Ay 29 Temmuz akşamında Boğa burcunda ilerlerken yıldız da oluşmaya başlıyor, 30 Temmuz sabahında Davudun Yıldızı veya kalkanı olgunlaşmış oluyor.
Bu oluşum gerilimli günlerdeki bir nefes alış zamanı gibi, göklerden gelen balans ayarı tadında… Yüz yıl uyuyan prenses masalındaki, ölüm dileyen kötülük perisinin dileğini, prensesi yüz yıl uyutarak ölümden kurtaran iyilik perisi dokunuşunda…İmkansızı başarmak, olamayacak olanı gerçek yapmak gibi sihirli dokunuşlar.. 29 Temmuz akşamı, Ay'ın hareketiyle yavaş yavaş 6 büyük gezegenin birbirine olumlu bakışları ile aktive olmaya başlayacak. Bunu güzelliğe, kutsal olana atılan bir tohum gibi düşünün. Yepyeni bir kapı, ne ekersek onu biçeceğiz. Şevginin, İlahi oLan'ın parlayan ışığı, yüreğimizi aydınlatacak.
Davudun Yıldızı gökyüzünde oluştuğunda, aynı gökyüzünü paylaşan Dünyadaki bütün ülkeler bu şanslı dokunuştan nasiplerini alacaklar. Duruma biraz astrolojik biraz ezoterik ve mistik açıdan ülkemiz için bakacak olursak; Türkiye’nin yükselen burcu olan Yengeç’te Jüpiter yükselen çizgisinden geçmekte iken Davudun Yıldızı oluşuyor. Jüpiter birinci evde Mars ve Merkürle kavuşumda."
Bu yazıyı oluştururken Kazım Mirşan 'ın yazılarından ve Haluk Tarcan' ın Ön-Türk Uygarlığı adlı kitabından ve Astrolojievi blog sayfasından yararlandım.
27 Temmuz 2013 - Astrolozi
Ay bugün 00:28'te Koç burcuna geçiyor. Enerjimiz ve irademiz kuvvetli, inatçı, liderliğe ve yeniliğe düşkün olduğumuz yepyeni bir gün. Oldukça cesur ve özgüvenimiz yüksek olduğundan, hızlı ve acele ile harekete geçeriz. Denenebilecek herşeye ilgi duyabiliriz.. Keşfedilmemiş herşey bizi kendine çeker, yeni tecrübeler, maceralar bizi coşturur. Oldukça rekabetçi olduğumuzdan zorluklarla mücadele edebiliriz. Ancak çok çabuk sıkılabilir, acelecilikten hatalar yapabiliriz. Hep birinci olmaya çalışmak bazı detayları atlamamıza neden olacaktır. Çabuk sinirlenebiliriz bazen kontrol altına alınmamız gerektiği savunulabilir.. Sabah saatlerinde Ay ve Güneş arasında harika bir uyumlu açı var, bu otorite figürleri, kadın erkek ilişkileri açısından oldukça olumlu. Bazı girişimler yapmanız gerekiyorsa lütfen sabah saatlerinde bu açıyı değerlendirin. Aksi hakde, günün geri kalan bölümünde enerjiler oldukça sert ve yoğun.
Ay ilk önce Jüpiter'e vesonra Mars'a bir kare yapacak. Bu oldukça agresyona müsait bir görünüm, ani çıkabilecek tartışmalara, gerginliklere, alınganlıklara neden olabilir ayrıca ufak kazalara da dikkat, oldukça kazalara açığız, bu saatlerde. Ayrıca fazla iyi niyet bazı görmemiz gerekenleri görmemizi engellleyebilir, kibir ve kendimizi beğenmişlik görülebilir.. Ayrıca fazla harcamalara da dikkat etmekte fayda var.. Öğle saatlerinde kısa süreliğinie Ay ve Pluto arasındaki karenin de hareketlenmesiyle, sert bir T - karemiz olacak, Jüpiter, Pluto ve Ay arasında. Biraz patlamaya hazır, başına buyruk, bencil ve kabalığın öne çıkabileceği, birşeyleri çabuk başarmaya yönelik acelecilik ve dikkatsizlik, dolayısı ile hayal kırıklığı, kadınlarla ilişkilerimize dikkat etmemiz gereken bir kaç saat geçirebiliriz. Ama lütfen sevinmekte acele etmeyin, tam bundan kurtulduk derken, akşam geç saatlerde, Ay ile Uranüs kavuşacak. Hislerde başkaldırı, özgürlük isteği, farklı düşünce tarzı ile bu görünüm de agresyon yaratabilir, hele ki Uranüs geri harekette, yani daha içten içe çalışacak, Mars Ve Pluton karşıtlığı bir kaç gün etkili ve bugünkü açılar bu karşıtlığa epey çomak sokuyorlar.. Tavsiyem, lütfen ani gelişebilecek olaylara çok dikkat edin, iyice enine boyuna düşünmeden detayları gözardı etmeyin. Sonuçlar ve bu süreç asabiyet sınırlarınızı fazlaca zorlayacaktır, sağduyulu ve serinkanlı olmak epey prim kazandırır.. Faydaları; cesaret, değişim arzusu, girişimcilik ve harekete geçme isteğidir, eğer ki bu yönde desteğini almaya çalışırsak, oldukça karlı çıkabiliriz..
Mars ve Pluton karşıtlığı şiddete, zorbalığa, kaba kuvvete iten eyleme geçirtici ve fiziki atılım yaptırabilecek, kıvılcımlar çıkartabilecek bir güçtür. Bu günlerde ayartan ya da ayartılan kişi olabilirsiniz. Sert tavırlarınız, başkalarının size karşı sert tavır takınmasına yol açabilir, ya da bunun aksine hak etmediğiniz bir davranışa da hedef olabilirsiniz. Yapılacak en iyi şey, ayağımızı yere sağlam basmak ve enerjimizi zor ve fizik gücü isteyen işlerde ve başkalarına yardım şeklinde değerlendirmektir. Ancak bunu yaparken de lütfen, tekrar söylüyorum, kazalara karşı çok dikkatli olmalıyız.
Ülkemizde ise oldukça yoğun ve ağır gezegenlerin birbirleriyle sert açıları var. Uranüs, Pluto, Satürn, Jüpiter, Mars ve Güneş oldukça aktif ve hepsinin birbirlerine gönderdikleri açılar sert. Gökyüzündeki görünüm de zaten yukarıda bahsettiğim gibi oldukça keyifsiz. En önemlisi bu sert görünümler hepsi bir şekile Yükselen'imiz üzerinden çalışıyor. Zor bir zaman aralığı, hafta sonu hava oldukça gergin olacak diye düşünüyorum, yangınlar, patlamalar, kazalar olabilir. Mümkün olduğunca sakin ve bu tarz yerlerden uzak durmakta fayda var..
Twitter: @Astrolozi
26 Temmuz 2013 Cuma
Keşke'ler Çıksın Hayatımızdan - Astrolozi
"Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?”
“Sohbet ediyor musunuz?”
“Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.”
“Kaç yaşında?”
“On yedi yaşında.”
“Mesela ne diyorsunuz?”
“Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.”
“Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.”
“Evet.”
“Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.”
“Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.”
“Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.”
Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı.
İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu.
***
Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu.
Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum.
“Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim. Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu.
“Adın ne?”
“Selim.”
“Kaç yaşındasın?”
“On iki.”
“Bugün ayın kaçı?”
“24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.)
“Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?”
Anladığını belirtmek için başını salladı.
“Lütfen gözünü aç.”
Selim, gözünü açtı.
“Bugünün tarihini söyler misin?”
“24 Aralık 2028.”
“Kaç yaşındasın?”
“Otuz iki.”
“Ne iş yapıyorsun?”
“İç mimarlık.”
Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar.
“Nerede çalışıyorsun?”
“New York, Manhattan’da.”
Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi.
“Evli misin?”
“Hayır.”
“Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?”
“Kızların hepsi evlendi.”
Gülüşmeler..
“Çalıştığın yere beni götürür müsün?”
“Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.”
Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik.
“Burası ‘home office,’” dedi.
İçeri girdikten sonra açıkladı:
“Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.”
“Selim, salonda neler var?”
“Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.”
“Duvarlarda ne var?”
“Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.”
“Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?”
“Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.”
“En küçük sen misin?”
“Evet.”
“Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?”
Hiç beklemeden “Evet,” dedi.
“Haydi, anlat bize,” dedim.
“Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim. Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.”
Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu.
Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum:
“Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?”
“Hayır!”
“Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?”
“Olanla ilgili olarak konuştuk.”
“Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin? Konuşmamızdan zevk aldın mı?”
“Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.”
***
Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir.
Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar.
Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez.
Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum."
Doğan Cüceloğlu (26.06.2011)'den Alıntı
26 Temmuz 2013 - Astrolozi
Ay bugün tümüyle Balık burcunda boşlukta ilerleyerek hareketine devam ediyor. Balık burcunun tüm özelliklerini tümüyle içimizde hissedebilir, ancak diğer yandan da giriştiğimiz ilerde kararsızlık, belirsizlik, yönünü bulamama tepkileri yaşanabilir. Ruhen kendimizi aşmak, huzur, esinlenmeye açıklık, bunlar hep Balık'ın bize armağanları. Ama diğer yandan da gölge tarafı, büyülü büyük hayallere sığınmaya, ahlaki erozyona ve zihinsel çürümeye neden olabilecek kaçışlara saklanmaya müsait. Umarım kimse bu zihinsel karmaşayı bugün yaşamaz.
Balık burcunun yönetici gezegeni Neptün, sonsuzluğu çok sever, sezgiler, hayal gücü, rüyalar, sanatsal dürtüler, merhamet, duygudaşlık ve manevi bağlar hep onun özellikleridir. Mizacımızın mistik yanlarını gösterir. İşte Neptün'ün temsil ettiği bu yaratıcı nitelikler engellendiğinde, kişi gerçeklerden düşlere yönelme ve bağımlılık eğilimi gösterebilir. Capcanlı bir hayal gücü ve güzel sanatlara ilgi.. Neptün bize görsel özellikler katacağı gibi, zihnimizin görüntü - imaj yaratan kısımlarını iyi çalıştırır. Bir de ikinci yöneticisi Jüpiter var; işte o da bize her zaman her şeyin iyiye gideceğini düşündüren yoğun bir iyimserlik verir, katı gerçekler ise en büyük düşmanımızdır.
İşte bu Balık'taki Ay, bana durdurak bilmeden, sınırları aşarak, soyut olanı yazma isteği verdi durup dururken; örn. ekil 1 A: bendeniz.. Neptün'den Dünya'ya inelim.. Yeni girişimler, yeni kararları mümkünse yarına atın, Ay tüm gün açısız. İşlerimiz sonuçsuz, belirsiz kalabilir. Bugün haftanın son günü olduğu için, tüm haftayı gözden geçirmek, geriye dönük eldekilere eğilmek daha doğru olacaktır.
Öğle saatlerinde, Venüs ve Neptün bir tahtarevallinin iki ucunda.. İşte bunun bir tarafının daha ağır basması, özel ve sosyal ilişkilerde, hayal kırıklığı, aldanma, üzüntü yaratabilir, çünkü kafamız oldukça karışabilir, özellikle Venüs Başak'ta eleştirel ve aşırı titiz yanımız oldukça fazla çalışırken Ancak bu açı yaratıcılık üzerine çok çalışır; sanat, edebiyat, moda konularında harika yeteneklerin ortaya çıkacağı, bu tarz konularda ilam perisinin fazla mesai yapacağı zamanlardır. Yaratıcılık yeteneği tavan yapacak.. Bitirmek istediğiniz ama bitiremediğiniz bazı ilişkileri bitirebilmek için de bu bir kaç gün işe yarayacaktır. Ama lütfen, anlaşılması güç, güzel, hoş görünen, ama ifadesi zor, netleştirilemeyen karmaşalar ve bunların neticesinde doğacak iletişim problemleri yaşatacak bir transittir, dikkatli olmakta fayda var.. bir de size dipnot: en büyük darbesi aşk /sevgi üzerine olacaktır.
Canım Türkiye'm'de ise transit Mars ve Jüpiter'in, Mars'ımıza karesi maalesef tüm gün etkili, ancak bunun yanında transit Venüs'ün, Güneş'imize harika bir gülücük fırlattığını görüyoruz, transit Ay da, Jüpiter'imiz ile flörtte, herşyey yolunda görünüyor, hele ki Venüs'ün yakın komşularımızın geçtiğini düşünürsek. Sadece gece saatlerinde bir transit Ay'ın Ay'ımıza karesi var, bu yöneticilerle ilgili bazı kafa karıştırıcı haberlere sebebiyet verebilir..
Twitter: @Astrolozi
25 Temmuz 2013 Perşembe
Nedensiz Mutluluk - Astrolozi
Hayatı olduğu gibi kabul et. Hiç nedensiz neşeli ol!
Zen müritlerinden Hakuin'in yaşadığı bir kasabada bir genç kız, hamile kalır. Babası aşığının adını öğrenmek için öylesine baskı yapar ki; sonunda kızcağız sevgilisini babasının şerrinden korumak için baba adayının Hakuin olduğunu söyler. Çocuk doğar doğmaz, kızın babası bebeği Hakuin’e götürüp, ayaklarının dibine fırlatır. “Bu senin piçinmiş” deyip ağza alınmayacak küfürler eder. Hakaretin bini bir para! Hakuin hiç itirazsız bebeği kucağına alır ve “demek böyle; hoş geldin bebek” der.
O günden sonra her gittiği yere bebeği de götürür. Yırtık pırtık elbisesine sarıp yağmurlu fırtınalı gecelerde, süt dilenmeye çıkar. Arkadaşları bunca seviyesiz bir eylemi üstlendiği için onu dışlarlar. Gel zaman git zaman bebeğin annesi, öz çocuğunun hasretine dayanamayıp babasına çocuğun gerçek babasının adını açıklar. Kızın babası tekrar Hakuin’e gidip yanılgısını bağışlamasını ve çocuğu geri vermesini ister. Hakuin “ya … öyle mi?” deyip onca emek verdiği alıştığı çocuğu iade eder. İşte bu kabullenmedir.
Bilimsel adı TATHATA’dır. Hayatın getirdiği, sunduğu kabul edilmedir. Bu davranış biçimi, niteliğe ayna tutmak, iyi kötü ayrımı yapmamaktır. Aslında her şey tanrısaldır. Hayatı bir yere kadar olduğu gibi kabul edersen, gerilim ve karabasanlar yok olur. Kısır döngüden kurtulursun. Yaşantını kabullenirsin. Hiçbir belirgin neden olmaksızın mutlu, keyifli, neşeli olursun.
Mutluluğun, belli bir nedeni varsa uzun sürmeyecektir. Nedensiz mutluluk, sevinç, huzur ise her zaman kalacaktır. Rahat olmak gerekir. Bu bir bakış açısı…
Didar Çiftçi Çetin'e emeklerinden dolayı teşekkür ederim..
Twitter: @Astrolozi
25 Temmuz 2013 - Astrolozi
Balık burcunda ilerleyen Ay ile güne merhaba diyoruz. Duyarlılığımız, idealistliğimiz, romantizmimiz öne çıkacaktır bugün.. Sabah oldukça erken saatlerde Ay, gece geç saatlerde oluşmuş Venüs ve Neptün karşıtlığının damarına basacaktır; özel ve sosyal ilişkilerde Başak'ın arınma ve düzen arzusu, Balık'ın kaosa eğilimi nedeniyle çekişmeler çıkabilir, ayırt etmek / evrensellik karşıtlığı, düzen / kaos karşıtlığı, eleştiri / merhamet karşıtlığı, huzursuzluk / tamlık karşıtlığı bu tip durumlarda daha belirgin olabilir. Ancak sabah çok erken saatlerde gerçekleşeceği ve arkasından gelecek olumlu Satürn, Jüpiter ve Mars açıları ile bu çekişme saatleri tatlıya bağlanacak diye düşünüyorum. Balık burcu zamanları her daim, ruhani tüm çalışmalar için oldukça uygun zamanlar. Zaten bu konum, Büyük Su üçgenini de olumlu yönde harekete geçireceğinden, duaların, niyetlerin güçlü enerjilerle çevreleneceği saatler. Kırgınlıkları, hataları affetmek, bırakmak istediğimiz hoşnut olmadığımız huylarımızın gitmelerine izin vermek, geleni kabul etmek için tüm iyi niyetlerinizi evrene göndermenizi tavsiye ederim, oldukça hızlı cevaplar alınacağını düşünüyorum; zira üçgenin diğer ucundaki Jüpiter, Mars ile kavuşumda, bu görünüm bazı olaylara hız kazandıracaktır.
Öğle saatlerinde gerçekleşecek Pluto olumlu açısı ise, güçlü yardımlar, destekler alacağımız, olumlu saatler. Değişim, dönüşüm, tüm işlerimiz için gökyüzü yardıma hazır. Akşama doğru ise; Ay ile Merkür arasındaki harika üçgen sayesinde, iletişimiizn, bilginin, hoş sohbetlerin, haberlerin öne çıkacağı güzel bir akşama işaret. 21:43'te ise Ay boşluğa giriyor.. Yani yeni girişimler yerine, dinlenin diyor gökyüzü..
Ülkemizde ise, transit Jüpiter ve Mars'ın, Mars'ımıza yaptığı sert açı devam ediyor. Bu açıyı tetikleyen herhangi bir Ay hareketi yok, yani umuyorum etkisini hissetmeyeceğiz, aksi halde 2 gündür yazdığım gibi oldukça sevimsiz bir görünüm. Karadeniz'de dün gece olan 3.4 şiddetindeki deprem ile neyse kimsenin canı yanmadı.. Temmuz ayının ilk haftası, ileri hareketine başlayan transit Satürn gitti yine Güneş'imizin tepesine yerleşti. Bu bir takım olayların tekrar kapıda olmasına işaret diye düşünüyorum. Güvenliğimiz, adalet sistemimiz ve gençlerimiz, oldukça öne çıkacak başlıklar olacaklar önümüzdeki bir haftalık dönemde..
Twitter: @Astrolozi
24 Temmuz 2013 Çarşamba
100 Maymun Fenomeni - Banu Damcı (BeDi)
Size gerçek bir hikâye anlatacağım: Yüzüncü Maymun'un hikâyesini...
Pasifik Okyanusu'nda irili ufaklı birçok ada. Bu adalarda Macaca
Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal
ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim
insanları tarafından gözleniyor.
Fuscata türü Japon maymunları yaşıyor. Bu adalardaki maymunların doğal
ortamları içindeki davranışları otuz yılı aşkın bir süre bilim
insanları tarafından gözleniyor.
1952'de Koshima Adası'nda bilim insanları maymunların beslenmesi için
kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları da
tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması
hiç de hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da
olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.
kumların içine tatlı patates bırakıyorlar. Bu adanın maymunları da
tatlı patatesin tadından hoşlanıyor ama yiyeceklerinin kumlu olması
hiç de hoşlarına gitmiyor. Ama can boğazdan gelir diyerek kumlu da
olsa tatlı patatesleri yemeye devam ediyorlar.
Bir gün, on sekiz aylık İmo isimli dişi maymun bu soruna bir çözüm
buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak
yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun
arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi
annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının
gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasında yayılıyor.
buluyor, İmo, tatlı patatesleri en yakın su birikintisinde yıkayarak
yemeyi akıl ediyor. Bu buluşunu annesine de öğretiyor, İmo'nun
arkadaşları da patateslerini yıkayarak yemeyi öğreniyor ve kendi
annelerine de öğretiyor. Bu yeni davranış biçimi bilim insanlarının
gözleri önünde, yavaş yavaş maymunlar arasında yayılıyor.
1952 ve 1958 yılları arasında genç maymunlar, beslenmelerini daha
zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı
öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini
çocuklarını taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin
maymunlar da kazanıyor. Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve
gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar
eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor. 1958'in
sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima maymunlarının bir
kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda yıkayarak yemeyi
öğrenmiş oluyor.
zevkli hale getirmek için, kumlu tatlı patateslerini yıkamayı
öğreniyorlar. Bu daha sağlıklı ve zevkli yeni davranış biçimini
çocuklarını taklit ederek onlardan yeni bir şey öğrenen yetişkin
maymunlar da kazanıyor. Yeniliklere açık olmayan, çocuklar ve
gençlerden de öğrenilebileceğini düşünmeyen, kendi bildiklerini tekrar
eden yetişkin maymunlar ise kumlu patates yemeye devam ediyor. 1958'in
sonbaharında çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Koshima maymunlarının bir
kısmı (diyelim ki 99 maymun) artık patateslerini suda yıkayarak yemeyi
öğrenmiş oluyor.
Bir sabah, gün doğarken yüzüncü maymun da patateslerini yıkayanlar
arasına katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı,
adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya
başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim
yaratıyor!
arasına katılıyor. İşte o an her şey değişiyor. Aynı günün akşamı,
adadaki hemen hemen tüm maymunlar, patateslerini yemeden önce yıkamaya
başlıyor. Yüzüncü maymunun ilave enerjisi her nedense devrim
yaratıyor!
Ama hikâye bitmedi. Bilim insanlarını şaşırtan asıl sürpriz, bu adayla
doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun
kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları... Yeni
bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli
bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi
olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor.
doğrudan bir ilişkileri olmadığı halde, diğer adalardaki maymun
kolonilerinin de aynı anda patateslerini yıkamaya başlamaları... Yeni
bir düşünce ve davranış tarzı, toplumları oluşturan fertlerin belirli
bir oranı tarafından benimsendiği an, bu yenilik, mesafenin önemi
olmaksızın zihinden zihine aktarılabiliyor.
Yani, "Yüzüncü Maymun Fenomeni" denilen bu fenomen şunu gösteriyor:
Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda
insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir
şey oluyor.
Yeni bir düşünce, yeni bir yol, toplumda sadece belirli sayıda
insanlar tarafından biliniyorsa, bu yenilik sadece o kişilere ait bir
şey oluyor.
Ama "bilenlerin" sayısı belli bir kritik noktaya ulaştığı an, sadece
bir kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum bilincinin aşama
geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından
düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...
bir kişinin daha "yeni yol"a katılması, toplum bilincinin aşama
geçirmesine yol açıyor. Yeni düşünce, birdenbire herkes tarafından
düşünülmeye başlanıyor. Niceliğin niteliğe dönüşme noktası...
"Yüzüncü Maymun Fenomeni", Duke Üniversitesi' nden Doktor J.B. Rhine
tarafından değişik deneylerde tekrarlanıyor. Sonuç her seferinde aynı.
Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya
süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkular mı taşıyoruz? Yeniliklere
açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum
dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye
çalışılıyor bu insanların... Einstein bile teorisini ilk ortaya
attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük
insan olamaz. Doğar, yaşar ve ölür. Buna yaşamak denirse! Dünyada
mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? Cesur bir
dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze
alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor.
İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun
aralarına katılmasını bekliyorlar. "Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.
Bugüne dek mutsuz, huzursuz, bencil, korku dolu, karamsar bir dünya
süre geldi. Zihinlerde hala taş devri korkular mı taşıyoruz? Yeniliklere
açık, farklı düşünenler ise aşağılanıyorlar, alay ediliyorlar, toplum
dışına itiliyorlar. Cesaretleri takdir edilmek bir yana söndürülmeye
çalışılıyor bu insanların... Einstein bile teorisini ilk ortaya
attığında meslektaşları tarafından kınanmış. Sıradan insan asla büyük
insan olamaz. Doğar, yaşar ve ölür. Buna yaşamak denirse! Dünyada
mutlu, huzurlu, sevecen, aydınlık dolu insanlar yok mu? Cesur bir
dünya isteyen ve bu uğurda çaba göstermekten çekinmeyen, her şeyi göze
alan insanlar yok mu? Elbette var. Sayıları gittikçe de çoğalıyor.
İnsanın, insanlık boyutunda devrim yapabilmesi için yüzüncü maymunun
aralarına katılmasını bekliyorlar. "Yüzüncü Maymun" belki de sizsiniz.
Ken Keyes Jr.
Çeviri: Nil Gün
Çeviri: Nil Gün