▼
24 Mayıs 2014 Cumartesi
Juno / Kadersel Eş 4. Bölüm - Astrolozi
PEKİ YA ÖZ?
Gelelim Ruh'a; o bizim kafamızın içinde değil. O kalbimizin yanındaki ufak bir boşlukta bulunur. Bu boşlukta hafifi bir öz bulunur. Ruhumuzda sevgiyi hissettiğimizde, bu sevginin kalbimizden geldiğini sanabiliriz. Ama kalp sadece bir pompadır; hiç bir şeye aşık filan olmaz. Işık partiküllerinin ya da Tanrı'dan gelen ya da bedene hayat vermiş Düşünce akımından alınıp herhangi bir şey yaratabilmek için bir şeye, yani Düşünce'yi hareketsiz tutabilecek bir şeye ihtiyaç vardı. İşte buna "Ruh" diyoruz. Ruh, varlığımızın efendisidir; o varlığımızın tanrısı Öz'dür. O bizim bütünümüzü saran yüce Işık'tır.
Eş ruhlar dünya üzerinde cennete benzer bir yaşamı paylaştılar, çünkü her biri diğerinden armağanların en güzelini alıyordu.. duygular. Kadının çocuğuna hayat verirken hissettikleri, bu duygular, varlığının eşine, kendisinin öbür yarısına, eş ruhuna da veriliyordu. Burada harika psişik bir deneyim yaşanıyordu. Onlar aynı ruh, aynı Öz'düler ve birinin deneyimini diğeri de hissediyordu. Burada anlıyoruz ki, bizleri birbirine bağlayan duygulardır.. Eş ruhunuz size bir nefes bir an kadar yakındır, bir duygu kadar.. Çünkü unutmamak gerek ki, zaman, uzaklık ve mekan, görülmeyen alemi ölçemez ve ayıramaz.. Hayat denen Ol'an'ı ölçemezler..Siz ve eş ruhunuz deneyimlersiniz ve paylaşırsınız. Onun deneyimleri sizin de deneyimlerinizdir, çünkü bilgiyi ve anlayışı paylaşırsınız. İkiniz şaşırtıcı bir yolculuk yapan tek bir Tanrı parçacığısınız. Hem erkek hem kadın olarak bedenlenen bir tek.. İsterseniz hiç bir zaman bir araya gelmemiş olun, yine de, ne kadın ne de erkek olan ama ikisinin toplamı olan bu bütünlüğü, bir Tek'liği temsil ediyorsunuz. Ve on milyon yıldır da beraberce bu alemi deneyimliyorsunuz. İçimizdeki elektrik akımı sayesinde ruh, öteki yarısıyla bunları paylaşmakta olduğunu bilir, o kendini tanır.
Ancak bizler maddesel dünyanın tuzaklarına düşerek bu gerçekleri unutuyor ve kendimizi gerçek yaşamdan soyutluyoruz; bu duygusal bir boşluk oluşturuyor, sonra da bu duygusal boşluğu dolduracak birilerini arıyoruz. Bizi buna iten aslında kendimize duyduğumuz sevgimizden çok, duyduğumuz güvensizlik. Zira kendimizi bütünüyle sevdiğimizde bütün ve tamam olabiliriz. Burada bulunuşumuzun nedeni, sadece yaşamak.. Eğer yaşayamazsak amacımızı ve kaderimizi yaşamın her anına geçiremeyiz ve yaratamayız. Esas olan bizim birer Kaynak olduğumuzdur, ama bunu unutuyor ve varlıklarımızdaki küçüklükler sayesinde yaşamlarımızın asıl amacını unutuyor; planı bozuyoruz. Böylece daha iyi, daha zengin, daha ünlü, daha başarılı olmak adına bir kısır döngüye sokuyoruz kendimizi. Yaşam bir şeyi arayarak geçirilecek bir süreç değil; o kabul edilmesi gereken bir armağan. Eğer sabah güneşinin doğuşunu kendi kendinize seyredemiyor ya da yıldızların altıda, bir orman perisi gibi kendi kendinize dans edemiyorsanız, bir başkasının varlığı maalesef işleri düzeltemeyecektir. Devamlı eş ruhunuzu aramak büyük bir esaret ve sınırlamadır; o zaten sizinle beraberdir. Bu düşünceye izin vermek sınırsız yaşamdır. Kendi kendimize koyduğumuz sınırlamalardan kurtulmaya başlayınca, yavaş yavaş gücümüzü geri kazanmaya başlayabilir ve varlığımızın eşine doğru yaklaşırız.
Biz zaten daha iyiyiz, bu Öz'ümüzde kayıtlı, yeter ki bunu unutmayalım. Bunu idrak etmeliyiz. Kendimize yargılarımızı, kararlarımızı, başkaları ile ilgili tutumlarımızı yeniden gözden geçirme fırsatı verelim. Ve kendi kendimize bu anın tutkusunun on bin kez daha yaşamaya değip değmediğini sorun.. Eğer cevabınız "evet" ise, işte o an siz eş ruhunuzla Bir'sinizdir.. Bu şekilde kendinizi tam olarak hissedebilirsiniz. Eş ruhunuza sizi götürebilecek tek yol, kendinizi sevip, onaylamanızdan geçer..
Astrolozi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder