3 Şubat 2016 Çarşamba

Kayıp Ruhlar - Banu Damcı




Dün gece ilginç bir gecenin içinde her yana süzüldüm. Bazen balığın yanına gittim. yüzünü yüzüme degdirdim. Bazen yanından kactım. Aşkın içinde kayboldum. Kelimeler anlamlarıyla coştular tarihin ıslak, el değmemiş mahrem yalnızlığında. Güzel hikayeler dinledim. Kulaklarıma hapsettim. Aklımdan hiç gitmesin diye kelimeleri sırayla yerleştiriyorum bembeyazlıga. Tazelik sadece anlamlarda kalmış duygular acıyı haykırmış hikayelere tanıklık ettim. Aşkın kaybetmeyle beslendigine baktım, içtim, savruldum gene. Gercekten uzaktan sevmelerimi tercih etmeliyiz . Küçücük kirli anlaşmalarla fedakarlığın temizlemesine mi yardım edeceğiz. Bu işler böyle mi sürecek. Var mı hiç sosyalitenin uzağında maddi desteksiz sadece manevi koltuk değnekleriyle sarmaş dolaş aşklar... Bu sorulara kurban mı kaldım cevabı yok sayarak. Hala kirpiklerim ıslanıyor temizlenme endişesiyle, düşünürken...
Bir söz yazarı. Çok yaşlı. Mahremiyete saygım acıklamasız yazdırıyor. Ölmüş müdür acaba şimdi yoksa hala yalnız çaresiz aşkın destegiyle soluyor mudur kirli dünyamızda? Sezen de öyle demiş sevimli anlatıcıya ''üret sadece üret''. O da paylaşıyor üretimin hikayesini gerçekten dost kalplere. Tatlı tatlı anlatıyor biz üç kadına. Anlatıcı hepimizi bir ağla yakalamış bizse yakalanmaktan mutlu mesut anılarını hayal ediyoruz onu dinlerken...
Bir gece degerli bir an'da masada saygılı sohbetlerin içinde bizim çok yaşlı söz yazarına hiç bestelenmemiş şiiriniz var mı sorusu geliyor tabakta nefis kokan bir yemegin ihtişamıyla. Cevap herkesin tatmak istedigi bir koku gibi sarıyor tüm dinleyicileri. Anlatıcımız kulak misafiri. Ama anlatıcıya biraz kimlik aşılamak gerek hikayeyi merak eden sizlere. Anlatıcı tam bir kulak aslında. Çünkü besteler yapıyor. Gitar çalıyor, çingene olduğunu hikaye rollerinden birinde açıklıyor arada bizlere. Şimdi tekrar yaşlı besteciye dönelim. Zira zaman dar ona. Dar ve degerli... 
Önce hayır yok diyor sonra biraz düşünce bakışlarıyla geziniyor ve ah diyor bir tane var.. Sadece bir tane. İlk şiirim. Başlıyor yemeği çiğnemeye.. Herkes sessiz. Nefes bile almayacak nerdeyse masa. Bizimki kalem kağıdı alıyor bekliyor. Anlar gecmek bilmiyor zaman gene oyununu oynuyor her içindekine... Genişliyor tutkulara bağlı olarak Hayyam eşliğinde usul usul. 4-5 satır okuyor kalbinin eski sayfalarından. Bir sessizlik çöküyor bulut misali masaya. Biraz sonra anlatıcıyı ben bizimki diyecegim ona, sahneye cagırıyorlar. Ortam kalabalık ışıl ışıl göz kamaştıran mücevher parlaklığında herkes... Gitarı elinde çıkıyor. Mikrofona döküyor giriş kelimelerini bir bir.. Sözleri xyaşlı söz yazarına ait beste ise bana bir şarkıyı seslendirmek düşüyor bu gece diyor. Başlıyor yarım kalmış şiiri notalarla giydirmeye. Sessizliklerinde kalbi de duruyor duyguları tüm salona akıyor. Nasıl bitirdiğini bile hatırlamıyor kalbinin gürültüsünden, coşkusu mikrofonu tutuyor. Tüm salon kocaman bir boşluk kadar sessizlikle yıkanıyor. Zaman gene genişliyor o durgunlukta... Kocaman bir alkış tufanı herşeyi örtüyor. 
hikaye ise daha başlamadı bile. İçinize sızan merak, kalbimi taşıran hikayeye yön verecek usul usul beni takip ederseniz. Bir süre geçiyor güneşe bağlı zaman aralığında.. Yaşam hızla yiyor günleri... Bir gün telefon çalıyor. bir ses telefonun ucunda... Burada bizimkinin sevimli taklidi var, saygı ve sevgiyle harmanlanmış. Çabuk kalemi kagıdı al eline diyor. Çabuk... bizimki yazmaya başlıyor olanca hızıyla. Yazması bitip de kendine gelmesi uzun sürüyor. Onlarca yıl önce söz yazarı subaya aşık olur. Savaş zamanı. Evlenme teklifi. Söz yazarı hayır diyor ben çoluklu çocuklu kadınım. Subay çok kırılıyor. Başka bir kadınla evleniyor. Aşk hiç bitmiyor karşı koyamıyor arzusuna. Bu kocaman yıllar bedenini eskitirken tüm şiirlerini o subaya yazıyor. Belki kendine bile itiraf edemediği kalbinin çığlıklarını şarkı dizelerine saklıyor. Duygular yıpranmıyor bedenin yanında. Eskimiyor tüm berraklığıyla aşkına sunuyor kalan nefesini... Şimdi subayından haber geliyor. 
Bestesi yapılmamış tek şiiri yavaşca suyun yüzeyine cıkıyor zihninde bitmiş haliyle. Subay hastanede şuuru çoktan vücudundan süzülmüş komada. Yanına gidemiyor. Görmeye bile. Ailesini kırma düşüncesiyle.. Şiir boyle yarım kalmışlığını tamamlıyor işte. Sana ben edemem veda sözleriyle... Şimdi süper bir star şarkıyı yeni çıkacak albümüne koymuş yakında onun yorumuyla dinleyeceğiz.
Hikayenin başında Şakayla karışık hazırladıgımız mendillerimizle bittiğinde buruk bir tadla damaklarımıza hapsettik. Benim tuzum kuru. Hazırlıklıydım. Mükemmel aşk hikayelerinin kavuşamayanlardan oluştuğunu biliyordum. Tüm tonlarını içimden gecirdim aşkın, hissettigim kadarıyla. 3 kadın bambaşka duyguların eşliğinde evlerimize döndük. Kayıp ruhlara kendimize hayatımıza tadımıza şükrederek yatağımıza sarıldık.... 23agustos09pazar



Banu Damcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder