22 Ağustos 2013 Perşembe

An ve Ol'mak (2. Bölüm - Muhteşem Mekanizma) - Astrolozi



Muhteşem Mekanizma



Sadece ‘ol’mak değildir artık durumumuz, geçmişimiz, geleceğimiz, duygularımız vardır. O yüzden bu dünyanın sözde kurallarını aşıp İlahi yeteneklere ulaşmak kolay değildir. Bazıları saniyelik gözlerini kapatmayla ulaşabilir, bazıları günün batımını, bulutları izlerken hatırlayabilir tüm yarattıklarını. Ama bazısı hayatını adar, didinir, saatlerce meditasyonlar yapar, intihar eder, yaşamını zedeleyebilir, ya da hiç beceremez. Kendini inandırdığı yaşam limitlerinden tamamen kopamaz çünkü. Bunun kesin bir yolu yoktur, ama sonsuz zihinle bağımızı kabul edip, gerçek yaratıcı olduğumuzun farkına varmaya başlayabiliriz. 
Bunlar bana en başta hep havada fikirler gibi geldi, çok inandıramadım kendimi, ama düşündükçe cidden asıl yaratıcı olmamız fikri mantıklı geldi. Aynı Tanrı’nın, sonsuz zihnin yaptığı gibi biz de düşünerek, zihnimizle hayatımızı oluşturuyoruz çünkü. En somut ve basit örneği parmağımızı oynatmak. Her bir vücut hareketimizi düşünce ile başlatmıyor muyuz? Her hareket beyinde başlar, tek bir kıvılcım ile nöronlar çalışır, minik anlık bir hareket ile. Ama o minik hareketin nerden gelindiği bilinmiyor, o hareket yoktan var oluyor. Biz o hareketi ‘düşünerek’ başlatıyoruz, zihin gücümüz ile. Tanrı gibi. Maddeden oluşan bedenlerimizi hareket ettiriyoruz, bedenlerimizi kullanarak başka cisimleri hareket ettiriyoruz , inşa ediyoruz, dünyayı yaratıyoruz. Maddeye düşünce ile her gün hükmediyoruz. Farkında olmadan muhteşem bir mekanizma olan insan vücüdunu çalıştırıyoruz ve başka cisimleri etkiliyoruz, ne kadar yetenekliyiz. 

Dünyayı zihinlerimiz kurdu, O kurdu, Tanrı olarak biz kurduk, hayatlarımızı yarattık. Üstüne, düşüncelerimiz ve duygularımız ile ruh halimizi belirliyoruz. Üzgün olmayı seçip günümüzü mahvediyor ya da neşelenerek hayata bir şeyler katıyoruz. Bu bizim bütün hayatımızı etkiliyor, ve duygularımız da aynı şekilde düşüncelerimiz ile oluşuyor. “Secret” kitabında herkesin okuyup çoğu insanın da dalga geçtiği gibi, ‘iyi düşün iyiyi çağır’. Ne kadar doğru olduğunu yeni yeni anlıyorum. Ne düşünürsek hayatımız öyle şekillenir çünkü biz yaratıcının bir parçasıyız, onun ta kendisiyiz. 
Vücut hareketleri kolay, tamam, bunun üstüne insanlar kaşıkları büküyorlar, havalanıyorlar, cisimleri uzaktan hareket ettiriyorlar. Hepsini illüzyon sananlar var, ama teyzem Serpil Gökçe’nin evinde yaptıklarını gördükten sonra, annemin aldığı derslerden ve minik kağıtları hareket ettirebilmesinden sonra inanmamam mümkün değil. Bunu bütünle bir olarak, yeteneklerini fark ederek yapıyorlar. Zihnini boşaltarak ‘an’ da var oluyor, ve bu dünyada inandığımız bütün limitleri aşıyorlar, o madde ile özlerinin bir olduğunu fark ettiklerinde zaten o çatalı bükmek parmak oynatmak kadar basit oluyor. Dünyada var olan her cisim ile, evrendeki tüm parçacıklar ile aynı özden geldiğimizi, hiçbir farkımız olmadığını idrak edebilirsek bize böyle garip gelen olaylar herkesin günlük yaşamında uygulayabileceği kolay faaliyetler haline gelir.


Alara Zindancıoğlu


Twitter: @Astrolozi
Facebook: https://www.facebook.com/groups/Astrolozibyzizi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder