30 Aralık 2016 Cuma

Uranüs İleri Harekete Geçiyor (30 Aralık 2016) - Astrolozi




Eski çağların insanı geceleri başını gökyüzüne doğru kaldırdığında muhteşem bir görüntüyle karşılaşıyordu. Bu birer elmas gibi parıldayan milyonlarca yıldızla bezenmiş gökkubbenin sır dolu çehresi insanlığı bugün de meşgul etmeyi sürdürüyor. Tüm bu güzelliğin arkasında gücün ve aklın görülmez bir yaratıcı tanrısının olduğu düşüncesi tüm kültürlerden bugüne kalan en temel inançtır. İnsanlık tarihinin en gelişmiş ve pek çok sırrını hâlâ ele vermeyen Mısır kültüründe gökyüzünün bu tanrısının adı Nut’tur. Nut üzeri yıldızlarla bezenmiş bir elbise giyer ve ayakları yere basar halde tüm vücuduyla öne doğru eğilerek yeryüzünün üzerinde bir köprü oluşracak biçimde elleriyle yeryüzüne dokunur ve simgesel olarak dünyanın ve insanlığın üzerinde duran gökkubbeyi oluşturur. 

Babil'de aynı tanrı Anu adıyla karşımıza çıkar. Babil dilinde isminin tam karşılığı "Gökyüzü" demektir. O "baş yaratıcı tanrı"dır, ancak ölümlülerin kavrayabileceklerinin ötesindedir. Antikiteye gelince "yıldızlarla bezeli gökyüzü" anlamına gelen ismiyle Ouranos veya Uranüs karşımıza çıkar. Bu tanrının transandental olma özelliğine paralel olarak resimlerine veya heykellerine çok nadiren rastlanır. Başta renkli kişiliğiyle mitolojik hikayenin en çok vukuatı olan tanrısı Zeus olmak üzere diğer bütün Yunan mitolojisinin yüksek sosyetesinden çok farklı özellikler taşır. O diğerleri gibi insansı zaaflar göstermeyen göksel bir tanrıdır. O diğer tanrılar ortaya çıkmadan daha önceleri var olan gücün sembolüydü ve gökyüzü aslında onun silüeti, resmiydi. Gökyüzü ile birlikte havayı ve malum uzayı da temsil eder. Belki de bu yüzden insanlar onun resmini yaratmak ihtiyacı duymadılar; O zaten çok güzeldi!

Yunan mitolojisinde, Uranüs, dünyayı yaratan yüksek bilinç olarak görünür. Uranüs, gökyüzünün sembolüdür ve orijinaldir. En önemli mitolojilerde bu figür yaratıcı olarak geçmektedir. Uranüs, cinsel açıdan Dünya ya da Gaia olarak bilinen Tabiat Ana’yı uyandırır. Mitolojiye göre, Gaia’yı tohum yağmuru ile hamile bırakmıştır ve böylece, Dünya ve gökyüzü birleşmiş ve hayat meydana gelmiştir. Yunan hikayesinin babası olarak bilinen Uranüs hayatın düğümlerini çözmüştür.
Uranüs, kısa sürede Gaia’dan zorlukla meydana gelen evlatlarını bulmuştur. Gaia, üç tane, yüz kollu dev, üç tane tepegöz (kiklops-tek gözlü dev) ve on iki Titan meydana getirmiştir.
Üç tepegöz Gaia ve Uranüs daha sonra tanrı figürleri olmuşlardır. Demir işçiliğine ışık ve şimşek ile biçim vererek yenilik getirmişlerdir. Daha sonra ukala ve inatçı olmaya başladıkları için sorunlar yaşamışlardır. Çok güçlü olan çocuklar topluma ayak uydurmakta güçlük çekmişlerdir (bu Kova’nm özelliklerinden biridir). Uranüs, çocuklarını karanlık yeraltı dünyasına atmıştır, orada durulacaklarını ummuştur. Ne var ki, Uranüs artık tükenmiş ve hayal kırıklığına uğramıştır, hiçbir evladının mükemmel olmadığını anlamıştır.


Bir gün, Uranüs Gaia’mn (tabiat ana) içine tekrar sokmak suretiyle çocuklarını teker teker gömmeye karar verir. Tahmin edebileceğiniz gibi, çocukların hepsini rahme geri sokmak çok acı verecek bir işlem olacaktır. Bir müddet sonra külfet o kadar ağır gelir ki, Gaia isyan eder. Gaia çocuklarından babalarının onlara yaptıklarının hesabını sormaları için gönüllü olmalarını ister. Titanların çoğu babasına karşı gelmek istemezler. Sadece çocukların en küçüğü olan Cronus (Satürn olarak da bilinir, olgun sorumluluğun gezegenidir) babasına karşı gelmeye cesaret eder. Muhtemelen adaleti sağlamak istediğinden kabul etmiştir; bu sorumluluk ona aittir. Babasının genital organlarını kesmek için orak kullanır ve onları denize fırlatır.
Bu vahşet sonrasında Uranüs’ün kanları Gaia’ya yayılmış ve Gaia tekrar hamile kalmıştır. Tüm çocuklara karşı büyük bir öfke doğurmuştur. Daha sonra bu öfke, dünyaya nefret ve vahşet saçacaktır. Uranüs çocuklarına karşı çok öfkelidir, Cronus’dan (Satürn) hıncını çıkarmak ister. Tüm bunlardan sonra iyi olan tek şey, Aşk tanrısı Afrodit’in (Venüs), köpükler arasında, bir deniz kabuğunun içinden doğuşudur. Cronus, mitolojiye göre, Uranüs’ün bu rahatsız edici davranışından ve yarattığı kaos ortamından kurtulmuştur.
Cronus’un (Satürn) bilge bir yönetici haline geldiğini düşünebilirsiniz ama bu doğru değildir. Aslında, Cronus giderek babası Uranüs’ün olduğundan daha kötü bir hal almıştır. Uranüs ve Gaia’nın geleceği görebilme yetenekleri vardır (Kova’nın diğer bir özelliği) ve Cronus’a olacakları anlatmışlardır ama o onları dinlememiştir.


Günümüze geri dönersek Uranüs, kollektif gezegenlerden biridir; transitleri kurulu düzenimiz ve dolayısıyla üzerinde ego inşaa ettiğimiz tüm değerlerimiz, bakış açılarımız, yani kendimizi güvende hissettiğimiz sınırlarımız zorlanır. Kollektif gezegenler bizi büyümeye zorlar, alışılmışın dışına çıkmaya ve tekamül etmeye, kendimizi aşmaya zorlar. Böylece hayat yolumuzda, misyonumuz doğrultusunda zorlukları aşmak, başarmak ve amaca ulaşmak söz konusu. Uranüs, bilincimizin gölgede kalan kısımlarını aniden aydınlatır, bizi sarsarak uyandırır; sanki bir yıldırım gibi özgürleşmemizi sağlar. Tabii etki altında kaldığımızda hayatımız kabusa dönüşebilir. Dengemiz, alışıl olduğumuz değerler bu noktada işlemez, varsayımlarımız geçersiz olur. O zavallı egomuz, ne yapacağını şaşırır, zira önüne gelen sorular daha evvel çalışmadığı yerdendir; adapte olabilmek için zamana ihtiyacı vardır ama Uranüs bu zamanı ona vermez. Dehayı, dahi aklı, bilimi, matematiksel zekayı, konuşma gücü yüksek kişileri, muhalif olan zekayı, üst aklı, üst iletişimi ve geleneğin dışındaki kuşağı da temsil eder. Dünyamız üzerinde sosyal, ekonomik etkiye sahiptir. Doğal felaketleri, uzay ve gökyüzü ile ilgili farklı sıradışı hareketleri, uçak ve gemi kazalarını, keşifleri ve gelişmeleri anlatır.

Uranüs de bir buz gezegenidir; 12 burcu yani tüm Zodyak'ı 84 yılda dolaşır. Bu süre, genelde bir insan ömrüne eş tutulur. Bir yılın içinde ortalama 3 ay geri harekette kalır. Bir buçta 7 yıl kalır; 2010'dan beri de Koç burcunda.. Kuzeyden güneye dönen tek gezegendir yani diğer gezegenler gibi dönmez, bir nevi yuvarlanmadır bu; anarşist ruhlu ya.. Ve bu dönüş sırasında da manyetik bir ses çıkarır. Dört kutuplu bir gezegendir; doğu ve batısında da birer kutbu vardır. Kısacası 4 manyetik alanı bulunur. Güneş sisteminde en biyik manyetiksel alana sahip gezegendir. Atmosferinde büyük manyetik fırtınlara oluşur ve dolayısı ile sürekli elektrik üretir. Elektriği ve gökyüzünü temsil etmesi bundandır; bunlarla ilgili tüm kavramları içerir. Örneğin elektrikli aletlerdeki arızalar Merkür ile ilişkilendirilse de Uranüs'ün de etkisi altındadır. Ayrıca tüm hava araçlarını, uçakları, göçmen kuşları da temsil eder. Geleneksel hareketi normalde retrodur. Bu onun normal gezegen hareketidir, sanki düz hareket gibi. Düz harekete geçtiğinde ise, diğer gezegenlerde algıladığımız retro hareket etkisi yapar; yani geri hareketi olumlu olan tek gezegendir.


28 Temmuz 2016'te Uranüs geri hareketine başlamıştı; 30 Aralık 2016'da  bu geri hareket sona eriyor.. Aslında Uranüs retrosu, diğer gezegenlerin geri hareketlerine göre daha sakindir; o yıldırım etkisi biraz azalmış gibidir. İleri hareketinde ani, sürpriz gelişmeler yıldırım hızıyla gelir; ani ödüller, hızlı değişimler oluşur. Uranüs haritanızda bulunduğu ev konusuna ve açılarına göre yaşamınızın hızlanmasına neden olacaktır. Sinirli bir gezegendir diyebiliriz, elektirik yüklü ya, dolayısıyla sinir sistemini, asabiyeti, sinir ağlarını, beyin hastalıklarını, tümörleri, siyatik sinirlerini, kol ve bacaklardaki kasları, hatta felçleri temsil eder. İleri hareketi, diğer gezegenlerden almış olduğu açı değerlerine göre bazen çok gergin, karışık, ani, farkındalığa ulaşmaya çalışırken sabırsız davranan problemli gelişmelere neden olabilir. Uranüs ayrıca kazaları da temsil eder, sert açılarında kaza haberleri eksik olmaz. Uranüs ayrıca, iki cinsiyetin karışımını yani eşcinselliği de temsil eder.
Uranüs, evrensel zekadır; ani kavrayış, anlayış, uyanış Koç burcu etkisiyle ani harekete geçme, tek başına harekete cesaret, hayata tutunabilme kapasitesi içimizde uyanır. Bu burçta bulunuşu yeniden doğuş enerjisi verecektir. O geçmişle kesinlikle alakalı değildir, karmik etkiler taşımaz. Sadece yeni ile ve gelecekle ilgilenir. Ancak mitolojisindeki gibi, eğer ana rahminden çıkmak istemezsek, yani kendimizi güvenli hissettiğimiz alışkanlıklarımız, bağımlılıklarımzı ağır basıyorsa, kişiliğimizi, kendimizi, özgürlüğümüzü kaybetmek durumunda kalabiliriz. Uranüs bu noktada, ani hareketlerle bizi o saklandığımız inimizden dışarı çıkartarak bizi aydınlığa kavuşturmaya çalışır. Bizim görevimiz ise yeniyi kucaklamak, zorlansak da Koç burcu enerjisi ile cesaret ve ataklık göstermek ve kendimizi güçlü bir kimlik ve güvenle öne çıkartabilmek.. Böylece ileri harekete geçen Uranüs transiti başarılı olup bizi bütün haline getirebilir ve bizi ileriye taşıyabilir. Savaşa hazır olun, mücadeleye hazır olun, içinizdeki kahramanı artık ortaya koyun.. Bu kahraman değişik yollarla test edilecektir; eğer isteksiz, korkak ve üşengeç davranışlar sergilersek, işimiz oldukça zor olacaktır.. Yeni deneyimler, alışılmadık gelişmeler içimizdeki bu kahramanı yeni yetenekler ve kabiliyetler edinebilmesi için harekete geçirmek üzere artık  düz harekete geçiyor.. Alışılmış rutin olanın dışına, sürünün dışına çıkarak insan olmayı becereceğiz. Beklenmeyeni beklemek Uranüs'tür. Evren düzeni sevmez; yolculuğunda bile yalpalayarak, sesler çıkararak ilerleyen bu gezegen düzensizlikler yaratarak içimizdeki hayvani yanlarımızı insana çevirmeye çalışacak. Herkes gibi olmamak isteyen, farklılık arayan yanlarımız Uranüs'ün emri altında.

Burada hepimizin kalıplaşmış düşünceleri, şartlanmalarımızı yıkarak, zihinlerimizi açıp bizi yeni bilgileri almaya açık hale getiriyor. Herşeyden öte, ‘Kendini bilmek’ artık önem kazanıyor. Özgürleşme arzumuz artıyor. Uranüs teknolojiyi temsil etiği için devrim niteliğinde teknolojik yenilikler göreceğiz. Uranüsün ait olduğu burç, Kova burcu arkadaşlığı temsil eder. Bu dönem arkadaşlık en yüceltilmiş haliyle karşımıza çıkıyor, en asil yönüyle – anlayış, işbirliği ve kardeşlik olarak. Sevgi ve arkadaşlığın sahiplenme ya da ego ile hiçbir ilgisi olmayacak. Yeni Çağ’da sevgiye yönelik “sen bana aitsin” fikri sona eriyor. Hayatımızda çıkara dayalı ya da para gibi art niyetle kurulan arkadaşlıklara yer kalmayacak.


Zerrin Zindancıoğlu, ASA, MAPAI

24 Aralık 2016 Cumartesi

Hannukah Bayramı (24 Aralık 2016 - 1 Ocak 2017) - Suzi Barokas Fergan


bu yıl hanukkah ile ilgili görsel sonucu

Hanuka, İbrani takvime göre Kislev'in 25.günü saat 18:00'de başlayıp sekiz gün süren bir Musevi bayramı. Bu yıl 24 Aralık'ta başlıyor ve 1 Ocak'a kadar devam edecek. Ayrıca ''Işık Bayramı'' ya da ''Yeniden Adanma bayramı'' olarak da anılır. Hanukkah sözcüğü İbranice ''adama, ithaf etmek '' anlamlarına gelir. Bu Bayram Gregoryen takvimiyle Aralık, Kasım sonu ya da çok ender olarak Ocak başına denk gelir.

Bir Hanukiya;Festival (Bayram) Hanukiya adı verilen, Menora'ya benzeyip fazladan iki kolu daha olan, 9 kollu şamdanın kollarının yakılmasıyla kutlanılır. Birinci gün bir tane, ikinci gün iki tane yakılır ve Bayram boyunca her gün bir fazla kolun yapmasıyla devam eder.
Hanukiya'nın ortasındaki, diğerlerine göre daha yukarıda bulunan kola Şamaş (İbranice: görevli) adı verilir ve bu kol her gün yanar.

Hanuka, ailece veye topluca yapılan 8 gün boyunca her gün süren bir seri ritüelle kutlanır.
Birçok aile, kitap ya da oyun gibi birçok hediye verirler birbirlerine (çocuklara harçlık ta verilir).Yağın önemini anmak için Hanuka kutlamaları esnasında kızarmış yemekler yenilir.
Hanuka ışıkları hava karardıktan sonra en az bir buçuk saat yanmalıdır.
Hanuka'nın ilk gecesinde Menora'nın  sağ tarafında bir ışık yakılır, 8 gece boyunca takip her gecede ise ilk gece yakılan ışığın yanına bir ışık daha eklenir. Tapınakta sekiz gün boyunca ateşi yanar halde tutan küçük kaptaki yağı anmak adına.

Alıntı
bu yıl hanukkah ile ilgili görsel sonucu

Çocukluğumda Hanuka demek neşe demekti benim için.. Mumlarımızı yakmak için babamızı beklerdik, önce mumlar yakılır daha sonra yemeğe otururduk. Bu gelenekseld,i hanukiyanın ışıklarıyla birlikte yenen akşam yemeği... Sonrasında içi reçel dolu yağda kızarmış ponçikler. Ziyarete gelen aile büyükleri hediyeler.. Kuzenlerle paylaşılan yeni kitaplar...bayramlar güzeldir içinde sevgi barındıran herşey gibi... Mucizelerin gerçekleştiği IŞIK ve SEVGİ dolu bayramlar olsun...

IŞIĞINIZ sizin içinizde...


Sevgiler.....


Suzi Barokas Fergan

23 Aralık 2016 Cuma

Oğlak Yeniay'ı (29 Aralık 2016) - Astrolozi


2016 yılının son dolunayına bir göz atalım dedim ki, amanın içim karardı desem yeridir.. Bir başlayalım bakalım yazmaya; elbet iyi bir detay da yakalarız.. 29 Aralık'ta, yeni yıla 2 gün kala sabah saat 09:53'te Oğlak burcunun 7:59 derecesinde bir Yeniay gerçekleşecek. Haritanın yükseleninde 29 gibi satürnyen bir derece ile Oğlak burcuna görmemizin yanı sıra Yeniay'ın geri giden Merkür ve Pluto ile 12. evde yer aldığını söylemeliyiz. Keskin olduğu gibi bir o kadar karanlık sularda kaybolmaya müsait bir süreç var önümüzde diyebiliriz. 12. ev kontrol edemediğimiz, gizli düşmanlıkların, dedikoduların, saklanan, gizlenen konuların evi denebilir. İyi yorumlamak istersek de, derinlerimizle bağlantı kurabileceğimiz, yaratıcılık gerektiren alanlarda olumlu güç verebilecek bir alan. Hayallerimizi oluşturmak adına uygun bir süreç. 

Yeniay derecesinde Facies sabit yıldızının aynı boylamda yer alması ile (Güneş ve Mars karakterinde bir yıldız) aslında bazen son gelinen noktanın aslında tüm manayı içerdiğini söylemeliyim. Cinayetleri, şiddet içeren ölümleri anlatır bu yıldız. Ayrıca, sağlam, güçlü inançları, zorladığımız hayat görüşlerini ifade eder. Hitler'in haritasında Ay, bu yıldız ile aynı boylamdadır; ben size o kadar söyleyeyim. 29 derece Oğlak ve de Yeniay'ın yönetici gezegeni Satürn ile de Atria yıldızını görebiliriz; Merküryen bir yıldız. Gizli ilişkileri, sırları, gizli kuruluşları ve şifreli mesajları anlatabiliyor. Oğlak burcunun yücelme yöneticisi olarak Mars'a da göz atarsak, Skat yıldızını farkediyoruz; keşifler, yatırımlar, gizli saklanan ezoterik bilgilerle ve de su ile ilgili tehlikelerle anılıyor. Mc derecesinde ise Unuk da (Neptün, Mars ve Satürn karakterinde) agresyonu yüksek, tehlikeli durumlara, yalanlara işaret edebiliyor. Hikayeyi toparlamak adına bu kadarcık teknik bilgiyi paylaşmak durumundaydım; zira sabit yıldızlar kesin kaderi gösterirler. Gezegen görünümleri, açıları özgür irademiz ile şekillenebilir, olumlu kullanmak, kendi tarafımıza çekmek yolunda kullanılabilir. Ancak yukarıda bahsedilen etkiler ise kesin olabileceklerdir; zira onlar güneş sistemimizin çok uzaklarında, irademiz dışındadır. 

Her Yeniay'lar, yeni başlayacak olan süreçleri anlatır deriz ya, tabii bu kez de öyle. Ancak bu kez, tatmin olmadığımız alanlar, bazı eski durumlar konusunda yüzleşmeler yaşayacağız; yeni süreç bunları içeriyor. Bazı şeyleri yeniden değerlendirmek durumunda kalacağız; ancak bu konular yaramıza tuz basar şekilde ilerleyebilir. İçimizdeki gerçek gücün ne olduğunu, sınırlarımız zorlandığında görebileceğiz. Kendimizi karanlık sularda kaybolmuş hissedebiliriz; vah başıma gelenler, vur başını taşlara durumlarına düşenlerimiz de olacak tabii. Bu dönemde mantığı kullanabilmek, pratik hareket edebilmek, çözüm odaklı ve istikrarlı olabilmek önem kazanacak. Anlamlandıramadığımız, kafamızı bulandıran konular daha belirginleşecek. Örneğin ilişkilerimizde, mesleğimizde, gelirimizde son bir kaç aydır kayıplar yaşamış olabiliriz. Şimdi bunlar netleşecek. Bir süredir örtbas ettiğimiz konularda çözünürlük artacak. Papaz her zaman pilav yemiyor, bu kez problemleri geçiştiremeyeceğiz. Çok önem verdiğimiz kişiler, konular aslında yaşamımızda ne kadar önemliymiş ya da çok fazla değer vermediğimiz kişiler ya da olaylar aslında tüm çözümlerin en etkili elemanıymış, göreceğiz. Belki aile belki mesleki alanda.. Geri dönük bazı hesaplaşmalar gerekecek. Herkese eşit mesafede durmak belki en iyisi.  Kararsızlık, endişe, özgüven eksikliği ise içimizdeki güçle tüm bağlantıyı koparabilir ve kendimizi kurban rolüne sokabiliriz. Yaşamlarımızda inşa etmek istediğimiz alanlarda yapılanma sağlayabilmek adına bir nevi, hazırlık dönemi bir Yeniay süreci. İpler elimizde ama bizler ne yönde kullanıyoruz çok önemli. Dedim ya karanlık sular diye, yanlış adımlar, acele, tepkisel ani davranışlar bir çuval inciri heba edebileceği gibi geri dönüşü imkansız durumlara bizleri sokabilir. Can yeleğinizi hazır edin. Sakın ha acele etmeyin, hız ecele götürür.

İletişim bu kez oldukça önemli, gücünüzü söze dökmeyin, çamlar devirmeyin. Kazan - kazan durumu söz konusu; ilişkilerde eşit haklar, kardeş payı, fikir birlikleri, güç dengeleri önemli. İsyankarlığımız, bazı çaresiz durumlarda yükselebilir; bunun bizleri düşüncesiz agresyonlara, fişeği ateşlenmiş bombaya çevirmesine izin vermeyelim. Belki bazı kuralları esnetmek, değişen şartlara ayak uydurarak iyimser ve yapıcı, barışçıl bakış açısı geliştirmek en doğrusu olacak. Ayı yavrusunu döverek severmiş ya, aman sakın.. Gücünüzü özgüveninizde kullanın. Bazı itiraflar yapacak ya da duyacağız, belki kendimizde belki diğerlerinde. Gözümüzde büyüttüğümüz imajlar, ikonlar ise yerle bir olabilir. Ekim ayından beri gelişen olaylar rengini iyiden iyiye belli edecek. Hepimiz yaşamlarımızda somut sonuçlar istiyoruz, zemin o kadar kaygan ki.. Evet keskin hamleler yapabilecek çoğumuz. Ama önce kendimize dönüp, gölge yanlarımızla, hatalarımızla yüzleşmemiz gerek. Unutmayalım ki bize bizden başkasından yarar yok, tek başımızayız. Ve şimdi de eli taşın altına sokma zamanı. Kim yanımızda yer almalı ya da almamalı anlayacağız.

Yeni bir yıla giriyoruz ve yukarıdaki etkilerle bir yılı geride bırakıyoruz. Kaos dolu ortamlara yapısallık getirmek düzen oluşturmak, fırtınada tutunacak bir dal bulmak adına kafamızı, çalışkanlığımızı, inşa edici özelliklerimizi öne çıkarmamız gerekecek. Özür dilemeyi bilelim, el sıkışalım, orta noktalarda buluşalım. Ki birlik beraberlik enerjisi çevremizi sarsın. Görüşlerimiz, dinimiz, inançlarımız, tenimiz farklı olabilir. Çok önemli bir kavşağı anlatıyor yılın son Yeniayı. İrademizi kullanabilmeli, inandıklarımızı savunmak adına vahşileşmemeli ve bel altı vurmamalıyız; sakın galiyana getirmeyelim kendimizi. Chiron can yakıyor; tam dönemeçlerin başında çıkışı olmayan labirentlere sokmayalım kendimizi. İdare edemediğimiz, kontrol sağlayamayacağımız, taşıyabileceğimizden fazla sorumluluklar altına girmeyelim. Az ve öz olsun hedefler.. Sadece ben değil, yalnız biz demeyi öğrenelim. Yeni tecrübeler, bakış açımızı genişletmek her birimize yeni ufuklar açacak. Biraz yalnız kalmak, iç analiz yapmak aslında bir çok konuda ne kadar da yerinde saydığımızı gözümüze sokabilir. Satürnyen deneyimler bizleri gerçeklerle burun burun getireceği için, bundan sonra en kıymetlimizi, kendimizi kandırmak da çok zor olacak..


Zerrin Zindancıoğlu, ASA, MAPAI

11 Aralık 2016 Pazar

İkizler Dolunayı (14 Aralık 2016) - Astrolozi


Genç, aniden yaşamında gelişen olumsuzluklarla baş etmekte zorlanınca, tecrübesine, bilgisine güvendiği bir öğretmene baş vurmuş.. Gerçeklik nedir, kendimle nasıl yüzleşir, sırrı çözerim gibi sorularla ve uzun çalışmalarla öğretmeni ile vakit geçirmiş. Öğrenmiş, anlamış, uygulamaya çalışmış.. Gün gelmiş, zihin bu ya, ya doğru değilse diye ara ara bizim genci dürtmeye başlamış, zira öğrendiklerini hiç bir yerde bulup da kanıtlayamıyormuş.. Bir yerlerde oturmayan bir şeyler var, bana kanıt göster dediğinde ise öğretmeni, referansım kendim diye cevap vermiş. Bunlar o kadar özel ve değerli bilgiler ki, benden başkası asla bilemez, diye devam etmiş. Genç ise öğretmenin yaşamındaki dengesizliklerin hele ki şişkin egonun zaten farkındaymış. Öğreten bilgiyi biliyor ama uygulayamıyor; diyet doktorunun obez olması gibi.. Ayakları yere oturmayan bilgilerin, öğretenin hayatında gence ters gelen bazı detayların sonucu, gencin inancı tabii ki sarsılmış. Boşa geçen yıllara mı yansın, doğru diye öğrendiklerinin yanlış olabileceğine mi? Aldatılmışlık hissi ile öğretmeninden kaçarcasına uzaklaşmış tabii.. Her sorunun cevabı aslında sadece kendinde gizliymiş, anlamış.. Ona gerçekliği kimse anlatamazmış.. Yaşadıkları, acıları, problemleri ona zaten öğrenmesi gerekeni öğretmiş, onu pişirmiş, olgunlaştırmış; bilgi ise gereken zamanda ayağına gelmiş. Zannetmeyin ki size birileri kanal olur, yok efendim enerji gönderir, elinizden tutar yukarı çıkarır.. Bunları başarabilecek bir tek sizsiniz.. Tek gerçek var o da kendinizsiniz.. (yaşanmış bir hikayedir)..

14 Aralık'ta saat 03:05'te İkizler burcunun 22. derecesinde bir Dolunay gerçekleşecek; anın haritasında bol bol neredeyse her cinsten açı kalıbı ve çeşit çeşit sabit yıldızlar var. Sizleri bunlarla sıkmayacağım; yok efendim mistik dikdörtgenmiş, trapezmiş, Yod'muş, hiç yormayacağım. Hızla mealine geçeceğim. Harita'nın Kova tipinde olması ve sap konumunda Ay'ın yer alması Dolunay'ı daha da önemli hale getiriyor. Gezegenler ise özellikle ufkun altında konumlanmış; iç dünyamızda fırtınalar estirebilir. Ana akslarda öncü burçlar ise olayların hızlıca gelişmesine neden olabilir. Beşiktaş patlamaları ile ilgili net detaylar var; umarım bir yenisi değildir. Oldukça sert hatlı, kocaman bir t-karenin apexindeki Chiron ile üzeri kabuk tutmuş yaraları kanatıcı, av mıyım, avcı mıyım diye düşündürücü, yıllardır bildiklerim yoksa yalan mı diye sorgulatıcı bir Dolunay.. Venüs haritada önemli bir konumda, pek de rahat olduğu söylenemez.. Arachne, Sappho derken işler arap saçına da dönüşebilir. İlişkilerimiz dolunay sürecinde öne çıkacak konular; bir çok kararımızı, ilişkilerimizle ilgili tekrar sorgulayacağız, tabii özellikle 19 Aralık'ta başlayacak Merkür geri hareketi ile birlikte. İletişim aksı dediğimiz 3 - 9 dilimi ise değişken burçlar sayesinde değişim gösterebilecek alanlar; araştırmalar, öğrenme isteği, bilim-ilim, toplumsal konular, kişilerle ilişkiler önem kazanabilir. Birçoğumuz bol bol seyahat edebilir. Yeni kanunlar bol bol sorgulanır. Kazalar, aksilikler, yolculuklarda problemler sık sık yaşanabilir. Öğretmenler, gazeteciler, nakliyeciler, ticaret veya turizm ile uğraşanlar, hukuksal konular, uluslararası işler, sınırlarımız bolca konuşulabilir. İnançlarımızı, inandığımız değerleri ise tekrar tekrar sorgulayabiliriz. Adil olma, olaylara iyimserlikle yaklaşma, yaratıcı kişilerden destek alma, yardımlaşma, el birliği ile yapılacak işler ise akıcılıkla ilerleyecek. Yeni olana ilgimiz artabilir, zihni sinir projeleri ele alabiliriz. Kendimizi aşmak, bilgi sınırlarımızı yükseltmek, daha fazlası olmak isteyebiliriz. Kocaman bir uçurtma kalıbı ki apexinde Güneş ve Satürn birlikteliği nedeniyle her ayağımıza dolanana da bulaşmamak en doğrusu olabilir; ince elemek sık dokumak şart. İşin şartı ne biliyor musunuz?? Jüpiter'in emrettiği gibi adil, inançlı, ahlaklı davranmak.. Problemler varsa yaşamımızda biraz şakacı yaklaşmak, belki biraz problemleri döverim edasında hafiften de egolu bir şekilde; tabii terazinin kefesini şaşırtmadan. Hedef, kendimizi geliştirmek, bilgimizi derinleştirmek, hep bir adım ötesini düşünmek olmalı. Yaşamlarımıza yeni, farklı kişiler dahil olabilir, bazı ilişkiler sonlanabilir. Bizleri içten içe rahatsız eden, blokaj oluşturan, engelleyen kişileri, olayları çok daha kolay, bir anda sanki volkan gibi patlayarak ifade etmemiz kaçınılmaz olabilir. Bilgimizin, yaşam felsefemizin, inançlarımızın güvenirliğini, hangisi kendimizin hangisi başkalarının yönlendirmesine ait olduğunu masanın üzerine yatırabiliriz. Bu süreçte diğerlerinin bizleri etkilemesine ise kesinlikle izin vermemeliyiz. Merkür'ün deklinasyon derecesi nedeniyle gölge yanlarını sergilemesi, kararsızlık, yalan, hile, yalan, yanlış haberlere neden olması muhtemel. Yaklaştığı Pluto ve bulunduğu konum nedeniyle bazı gizli bilgiler, sırlar görünür olabilir. Haritanın önemli kişisel noktalarını içine alan mistik dikdörtgen sayesinde ise bir çoğumuz yeteneklerini, yaratıcılığını, sezgilerini rahatlıkla yeni ufuklar yaratmak adına kullanabilecek. Haritanın göbeğindeki Jüpiter / Uranüs karşıtlığı ise yepyeni icatlar, yeni fikirler, farklı ilişkiler açısından bol ateşleyici bir görünüm. Ver gazı hissi yaratan bu etkileşimi ayarında kullanabilmek sayesinde kendimizi bir adım öteye taşıyabilecek yeni hedeflerimizi aktive etmek, en önemlisi gelişmek, öğrenmek adına bu Dolunay enerjisi oldukça olumlu. Yukarıdaki hikayede de anlatmaya çalıştığım gibi, aslında tüm soruların, problemlerin cevabı yalnızca bizde.. bunu bilmeli ve kimseden medet ummamalıyız. Biz yaşamdan keyif almıyorsak bu mutluluğu bize bir diğeri kesinlikle sağlayamaz bilmeliyiz. Her şey Öz'de, her gerçek sadece kendi lotusununuz içindeki mücevherde gizlidir; Om Mani Padme Hum.

Uranüs, Zeus, Hades, Admetos gibi dizilimler bana halen deprem tehlikesinin devam ettiğini düşündürdü. Bunun yanında kısa sürece sertleşecek, olumsuz hava şartları da bu etkileşimler altında tabii ki söz konusu. IC apex olmak üzere oluşan bir Boomerang nedeniyle terör saldırıları ihtimali yüksek; IC derecesi, Dheneb yıldızı etkisinde olduğundan terörist saldırılara, bombalama olaylarına işaret ediyor olabilir. İnşallah üzücü İstanbul saldırısı olarak kalır bu ihtimal. Bilim, ilim, ilaç, uzay, enerji alanlarında önemli adımlar, keşifler duyabiliriz. Yazarlar, gazeteciler, öğretmenler gündemde, ön sırada yer alabilir. Döviz, pek de sakinleşecek gibi değil; Venüs ve Düğümler arasındaki açılar öngörülemeyecek değişimlere işaret etmekte. Mars günü Satürn saati gerçekleşecek Dolunay, kötücül etkiler de barındırıyor; gecenin 8. saat diliminde olması krizlere, ölümlere, maddi olumsuzluklara işaret edebilir. Toprak bütünlüğümüz, sınırlarımızla ilgili önemli keskin hatlı gelişmeler yaşanabilir. Gündem bir şekilde başkanlık konusu ile meşgul olacak tabii. Destek verenler ise kendilerini sorgulayabilir. Bazı gizli ilişkiler, kadınlarla ilgili konular, muhalefet partileriyle bağlantılı konular, tutuklu milletvekilleri ve gazetecilerle ilgili gelişmeler önümüzdeki süreci meşgul edebilir. Sporcular ve sanatçılarla ilgili güzel haberler alınabilir. Her önümüze çıkan fırsatı değerlendirmeden önce, sorgulamalı, gerekli önlemleri alıp, ince elemeli ve sık dokumalıyız. Biz değişmeden, dünya değişmez; belki önce kendi içimizde sınırları aşmalı sonra dış dünyaya bunu aksettirmeliyiz. Atam'ın dediği gibi "Yurtta sulh, Cihan'da sulh..", kendi içimizde denge oluşturamazsak, yaşamlarımıza da bunu taşıyamayacağız. Birlik ve beraberlik şart ise eğer, önce kendimizle barışalım..



Zerrin Zindancıoğlu, ASA, MAPAI

1 Aralık 2016 Perşembe

Chiron Geri Hareketi Bitiyor - Astrolozi


Chiron'un 29 Haziran'dan beri sürdürdüğü retro hareketi sonunda 1 Aralık itibarı ile bitiyor. Chiron'u anlayabilmek adına, mitolojik hikayesini bilmek gerekir. Daha önceki yazılarımda bunu detaylı anlatmış olduğumdan, şimdi kısaca üzerinden geçelim.

Chiron Satürn'ün ve peri kızı Philyra'nın yasak aşklarından, evlilik dışı doğmuş çocukları.. Yakalanmamak adına at kılığına girdiklerinde buluşan çiftin, yarı insan yarı hayvan oldukları sırasında doğum gerçekleşmiş ve bebek de aynen onlar gibi normal olarak değil, yarı insan yarı hayvan olarak dünyaya gelmiş.  Annesi onu çirkin diye terketmiş babası ise onu hiç görmemiş. İçgüdüsel hayvani dürtüler sonucu dünyaya geldiğinden, reddedilen ve bastırılarn içgüdülerin açtığı yaraları temsil eder. Chiron ormanda, doğada tek başına büyümüş ve her işini kendi halletmiş. Üvey babası ve onu eğiten Apollo sayesinde üstün yetenekleri olmuş; tıp, müzik yeteneği ve bilgelik kazanmış, savaş becerisi, kendi kendini koruma stratejileri geliştirmiş. İçindeki bölünmüşlük, yani kendini reddedilmiş, aşağılık ve çirkin hissetmesinin yanı sıra Apollo'nun fikirleri ve öğretileriyle içgüdüselliğini uyum, düzen ve cesaretle uzlaştırmış. Tanrı'ların çocuklarına, güvenirliği sayesinde öğretmenlik yapmış. Ancak bir gün bir ok yarası almış ve ağır acılar çeker olmuş. Aslında ölümsüz olan Chiron, acılarının dinmesi için ölüm diler hale gelmiş. Tanrılar tarafından çok sevilen ve güvenilen Chiron, sonunda ölümlü olma hakkını onlardan almış. 

Bu hikayeden yola çıkarak astrolojik olarak Chiron'un haritalarımızda, kendimiz için değil de başkaları için iyi yapabileceğimiz konuları aydınlattığını görüyoruz; kişilere rehber olabiliyor, çareler bulmalarına yardım edebiliyoruz. Ama bu dersleri kendimizde uygulayabilmemiz maalesef zor görünüyor; terzi kendi söküğünü dikmekte zorluk çekiyor. Bazı özelliklerimizi ise kendimiz görmekte zorlansak da diğerleri bunları kolaylıkla farkedebilir. Malum Chiron kendi acısını, herkese eğitmenlik yapsa da dindirememiş, yarasını iyileştirememiş. Bu bir şekilde yetersizlik ve ızdırap duyulan özellikler; kendimizde çirkin, yanlış gördüğümüz yanlarımız. Ancak büyüyebilmek, gelişebilmek ve tabii iyileşebilmek adına tedavileri şarttır. Tabii ki yarayı da ancak kendi iyileştirebilir belki yüzleşerek, önemli fedakarlıklar yaparak. Malum Chiron ölümsüzlüğünü bu yolda feda etmiş. Bu yanlarımızı öldüremedikçe de bu acı dinmez.

Chiron, konumu nedeniyle Satürn ve Uranüs arasında yer almakta; yörüngesi bazen Satürn ile bazen de Uranüs ile benzeşmekte. Dolayısı ile eski ve yeni olanı, sorumluluklarla, yaratıclığı bir araya getirmek durumunda.  Yaralarımız sadece kendi yaratıclığımızla iyileşebilir; aslında bunları da yaratan bizlerizdir. 

Chiron geri harekette iken maalesef bu yüzden Satürnyen, içe dönük çalışmakta. Farklı bakış açılarımız daha kıtlaşabilir ve karamsarlıklara neden olabilir. Kendimize acımak, belki hataları farkedememek, kendimizde kusur bulmak daha kolaylaşabilir. Ufak bir gök cismi olmasına rağmen farketmeden kanayan yaralarımıza işaret eden Chiron, neredeyse bir gezegen kadar etkili.  Kendi sistemimizi yaratma yönünde bir şekilde anlamlandıramadığımız bir mecburiyet hissettirir. Bu farkında olmadan da iç çatışmalara neden olur. Chiron, tıp, askerlik, güzel sanatlar, eğitim konularını da temsil eder. En önemlisi kendimizi aldatabileceğimiz, görmezden geldiğimiz kusurlu yanlarımızdır.


Başkalarından saklanan sırları sembolize ettiği gibi aynı zamanda sevilmeye, kabul görmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz çıplak yanımızdır. Onun kötü yarasına dostu Herakles'in bir hatası sebep olmuş. Bizi de yaşamda en çok üzenler genelde sevdiklerimiz yakınlarımızdır. Kendimizi savunmaya gerek duyöadığımız kişilere karşı savaşmak hiç aklımıza gelmez. Bazen bir söz, bizi bir ok gibi hasta edebilir. Herşeye rağmen affetmeden de iyileşmek mümkün değil. Chiron kendimizle barışabilmenin yani affedebilmenin de enerjisidir. En kıymetli hazinesi yani ölümsüzlüğünü, bilgeliğini, tüm maharetlerini başkasına armağan etmiş ve böylece acılarından kurtulmuş. Gerçek şifa, en iyi niyet adına, koşulsuz gönülden sunulandır.

Chiron'un retrosu, şifa bulmak adına başladığımız yolculuk özünde bir "kendini bilme" serüveni idi. Chiron bu dönemde içimize yönelik çalıştı. Negatif olarak gücümüzü yanlış kullanma, fanatik hedefler, şiddete yönelik davranışlar, öfke besleme, hırslanma, olduğundan farklı görünmeye çalışma, acımasızlık, toplum çıkarlarını kişisel kullanma isteği, cinsel sapmalar hatta belki bazı rahatsızlıklar larak kendini gösterdi. Hele ki Balık burcunda olduğunu da hesaba katarsak içsel olarak bireysellik hissimizin gelişmesinde suçluluk duyguları, başarılamayacak istekler peşinde yani hayal dünyasında yaşamak, teslim olmaktan ve çözülmeler yaşamaktan korkmaktan ötürü zihinsel ve duygusal kontrole başvurma, kurban - kurtarıcı kompleksi gibi özelliklerini açığa vurmuş olabilir.

Chiron aynı zamanda, başkalarına koşulsuz sunmamız gereken anlayış ve fedakarlıklardır. Hayattan alınan derin darbeler, asla iyileşemeyeceğimizi düşündürebilir; yani acı olaylarla sınanırız. Retro olduğunda daha karamsar haller sergilememiz mümkün; etkileri içsel çalıştı. Haritalarımızda göremediğimiz gölge yanlarımıza işaret eder. Yaralı olduğumuz ve bu nedenle fark etmeden bilinçaltımıza ittiğimiz konuları gözümüze sokabilir ve kendimizi tanımamızda rehber görevi üstlenebilir. Tabii yaralarımızla yüzleşmek adına bu süreci olumlu kullanmak mümkündü. Hangi konuların aslında içimizi cızz ettiği, bir yanımızı hangi durumlarda daha eksik hissettiğimiz noktaları tesbit edebilmek, içsel olarak bunlarla yüzleşebilmek, varlıklarını kabul edebilmek tam da şifanın merkezi idi. Şimdi bu süreç bitiyor. Eğer tesbitlerimiz varsa, iyileşmeyi kesinleştirmek adına etrafımızdakilere verdiğimiz aklın, fikirlerin bir kısmını kendimizde uygulayabiliriz. Endişe ve tereddüt duyduğumuz konularda, kendimize güvenimizin ağır aksak işlediği alanlarda, merhemi kendimize sürmek adına fırsatlar oluşabilir. Krizlerle mücadelede, bireysel ihtiyaçlarımızı, zayıflıklarımızı rahatlıkla belirlememize yardım edecektir. Diğerleri ile aramızdaki farklılıkları kabul etmeli, olumlu yönlerimizi, yeteneklerimizi daha öne çıkarabilmeliyiz. Eksik ya da yetersiz olduğumuz alanlarda ise belki kendimizi eğitmeli ve çarelerini üstlenmeliyiz.


Zerrin Zindancıoğlu, ASA, MAPAI