‘An’ saniyelerle ölçülebilecek bir miktar değildir. Saniyeleri bölerek her zaman daha küçük bir miktara ulaşabiliriz. O sonsuzluktur. Ve anda bulunan tek şey de sonsuz zihindir, zihin, tanrı, ruh sadece sonsuzlukta, an’da var olur. An’da bulunduğumuz zaman işte sonsuz zihnimizle bağlantımıza ulaşırız, ama deneyimlerimiz sırasında onun farkına varamayız. İnsan vücutlarının içine zihin ‘deneyimlemek ‘ için dağıtmıştır kendini. Onun sonsuz zihninde bütün bilgiler var ama insan vücutları içinde maddeyi, hisleri, iyiliği, kötülüğü, neşeyi, üzüntüyü deneyimliyor. O yüzden biz insan hayatları yaşarken onunla olan bağlantımızın farkına varamıyoruz çünkü onun gibi ‘an’da var olamıyoruz, çünkü deneyimlemek gibi bir görevimiz var. Belki de öldüğümüzde ve görevimizi tamamladığımızda özümüze geri dönüyoruz. Bu dünyada da onunla bağlarımızı hatırlamak ve yaratıcı yeteneğimizi ortaya çıkarmak için değişik teknikler kullanıyoruz. Bence bütün dinlerin, meditasyonların, ritüellerin amacı bu. İnsanın yaratıcıyla olan bağını koparmaması, unutmaması için. Meditasyonlar, namaz kılmak gibi insanı kendi içine döndüren, bütünle olan bağını hatırlamasını sağlayan, dış dünyayı bir süreliğine unutmasını sağlayan ritüeller kişinin bi nevi ‘an’da var olmasını, bütünle bağ kurmasını, bütün olmasını sağlıyor. O sırada düşünce yoktur, sadece zihin vardır. Meditasyon yapmak için sonsuz bir var oluş durumu hayal edilir. Bu da sonsuz zihin ile olan bağların hatırlanmasını sağlar işte. Paulo Coelho’nun bir kitabında ‘God is.’ Yazar. O sadece vardır, bir aksiyon ya da bir ‘şey’ değildir tanımlanabilecek, sadece oluştur. Tasavvuf dervişleri, vahdet-i vücut kavramına inanır ve yollarının sonunda bütüne ulaşırlarsa ‘en-el hak’ derler, ben tanrıyım. O zaman dış dünyadan ellerini ayaklarını çekmişlerdir, sadece zihinleriyle var olurlar, hisleri yok olur, algılama yetenekleri yok olur, sonsuzluğa ulaşırlar. Ölümdür, yeniden doğuştur. Tanrı oluştur.
Bence bu hayatta yapılabilecek en basit şey yargılarımızı kaldırmak ve asıl özümüzün, ne olduğumuzun farkına varmaktır. Çevremizde gördüğümüz şeyleri yargılamamalıyız, çünkü bu hem saçmadır çünkü kendi yarattığımız düzeni sorgulamış oluruz, hem de yargılar zihnimizin geçmişe dönmesine neden olur. Ve özümüzün, asıl yaratıcı zihin olduğumuzun farkına vararsakta, her şeyin bir bütün olduğunu ve düşüncelerimizle hayatımızı yönlendirebileceğimizin farkına vararak hayatımızı istediğimiz yöne çekebiliriz. “Tanrılar Okulu” adlı kitapta da yazdığı gibi, ‘visibilia ev invisibilibus’. Görünen görünmeyenden gelir,
düşüncelerimizle yaratırız.
Twitter: @Astrolozi
Facebook: https://www.facebook.com/groups/Astrolozibyzizi/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder