25 Haziran 2013 Salı

Öğretilmiş Duygu Durumları - Şefkat Değer Leblebici






Varlığını kabul etmeye korkan bedbaht, nasıl kaybolmaya çalışır?
Oysa sır, varlığı kabul buyurup, kayb-ı seyr eylemede!

Kaç yaşına kadar ben varım diye direndin? Dünyada olduğunu anladığından beri. Daha öncesinde, gözlerin sadece sevgi ışığında gömülüydü, öyle bilirdin. Bir tek bunu bildiğinden, başka türlü bakmayı da bilmezdin. Bakışının adı sadece sevgiydi.
Sonra keşfetmeye başladın. Neyi? Başka bakışları, başka türlü bakanları!
“Ayşe, hadi oyuncağını Serap’a ver, biraz da Serap oynasın”
Çoğu kez vermedin oyuncağını,
“O benim, vermem!”
Avuçlarında tuttuğun plastik bebeğini iki elinle göğsüne bastırıp Serap’tan sakladığında, yanaklarından düşen damlalara etrafındakiler gülüyorlardı.
“Şuna bakın, nasıl da vermiyor oyuncağını!”
Diyelim ki oyuncaklarını oynaması için Serap’a verdin, senin onca iyi ve sevecen niyetine karşın, ya Serap onları alıp evine götürürse?

Her an, bir önceki an’ın içindeki tavırda saklı. Zor zamanlarda, öfkeyi fark ederek öfkesiz olmak, eksikliği fark ederek bilgilenmek, yanlış konuştuğunu anlayıp empati kurmak, kıskançlığın içindeki azgın ve boğucu canavarı fark edip bir adım geri durmak ve kendimize hep şu soruyu sormak gerekir.
“Ne yapıyorum ben?”
Bu soruyu sorabilmek için, duygularımızın kabarık dalgalarına kapılmamış olmamız gerekiyor. Duygu derken, öğretilmiş ve belletilmiş duygulardan söz ediyorum.

“Hayatım, ben bu gece Sinan’la maça gidiyorum”
Siz bir erkeksiniz ve kız arkadaşınız, sevgiliniz ya da eşiniz size böyle bir şey söyledi. Kaçınız kaşlarını kaldırmadan ve birkaç dakika, yok dakika değil birkaç saniye düşünmeden, duraksamadan bu cümleye bir cevap verebilir.
Kıskançlığınız, boğazınızda yutkunduğunuz ve sizi duraklatan bir duygu olmasın!
“Sinan’la maça mı gidiyorsun?”
“SİNAN’la maça mı gidiyorsun?”
“SİNANNNN’LAAAA, MAÇA MI GİDİYORSUNNNN?”
Hangisi sizsiniz? Ve şu aşağıdaki cevabın, siz olma ihtimali yüzde kaç?
“….aaa ne güzel, Sinan’la maça mı gidiyorsunuz, hadi bakalım, sıkı eğlenin!”
Ya Sinan, Serap’ın yaptığını yapıp, senin sevgilini alıp, evine giderse?
“Bunu nasıl yaparsın Sinan?”
Kim bu Sinan, tanımıyorum, her neyse, biz devam edelim.

Duygular kendimizi tanıma yolculuğumuzda birer araçtır. Duygularımızı sürekli kontrol etmek, onların farkında olmaya çalışmak bizi doğal ve akışında süren yaşamdan ayırır, hastalıklı hale götürür. Doğru, iyi niyetli ve akıllı düşünceler zaten duygu kontrolünü taşır.Ama bu düşünceler de bilince göre görecelidir.
Günün sonunda, sizi mutlu, neşeli, keyifli hissettirecek, özbenliğinize ve özsaygınıza zarar vermeyen her şey sizin doğrularınızdır.




Huzursuz ve sıkıntılı zamanlar için bir çay önerisi:
Sarı kantaron otu ….. 2 çay kaşığı.
Sıcak su .…. 150 ml.
Bitki üzerine sıcak su ilave edilir ve ağzı kapalı olarak 10 dk. bekletilir. Süzülüp bal ilavesi ile tüketilebilir.



-Hamileler ve emziren anneler kullanmamalı
-Alzheimer hastaları kulanmamalı
-Psikiyatrik başka bir ilaç kullanan hastalar kullanmamalı
-Kullanıldıktan sonra güneşe çıkıldığında özellikle çok beyaz ciltli olan kişilerde kırmızı lekeler görülebilir
-Tansiyon ilaçları, kan sulandırıcılar, doğum kontrol tabletleri, solunum yolları ilaçları ile beraber kullanılmamalı.

*Bitkinin çay formu günlük kullanım için önerilir ve düzenli olarak 2 hafta kadar, günde 1-2 fincan tüketebilirsiniz. Kronik huzursuzluk ve sıkıntı için bitkinin yeterli terapatik dozunu içeren tablet /tentür formu doktor kontrolu altında kullanılmalıdır.


Twitter: @SifaPerisi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder